18 Mayıs 2015 Pazartesi

FANATİZM ÜZERİNE...

Haftasonu bir doğaçlama tiyatro festivaline katıldım. İki grup vardı ve yapılacak performanslar sonrası kazanan şampiyon olacaktı. 3 etaptan oluşuyordu yarışma ve 3 etap sonunda kazanan şampiyonluğunu ilan edecekti.

Gruplardan biri Kaplanlar, diğeri ise Bülbüller idi. Salona girdiğimde ortadan ikiye ayrıldığını gördüm. Ortada bir polis barikatı vardı. Kaplanlar'ın taraftarları salonun sağ tarafında, Bülbüller'in taraftarları da sol tarafında yerlerini almıştı. Daha iki grup sahneye çıkmadan tezahüratlar başlamıştı.

Kaplanlar'ı salona gelirken taraftarları kaldıkları otelden yoğun tezahuratlar eşliğinde uğurlamıştı. Salona da konvoy halinde geldiler. Derken gruplar sahneye çıktı. İlk çıkan Bülbüller'di. Kulakları sağır eden bir gürültü koptu onlar sahneye çıkınca.  Salonun bir tarafında "Bülbüllersin sen bizim canımızzzz" diye başlayan bir tezahürat yükselirken diğer tarafında yoğun ıslıklar ve yuhalamalar vardı.

Sonra Kaplanlar çıktı sahneye. Bu kez roller değişti. Salonun biraz önce yuhalayan kısmı "Ooooo 1 2 3 Kaplanlar layyy layy layyy layy layy layyy layyy ooo Kaplanlar" tezahüratına başlarken, diğer kısmı hakaretler yağdırıyordu. İki grup da el ele tutuşup kendi taraftarlarını selamladı. Jüri de yerlerini aldı. 3 kişiden oluşan bir jüri vardı ve oyunlarla ilgili puanlamaları onlar yapacaktı.

Ve ilk etap başladı. İki grup da performanslarını ortaya koydular. İlk etabın galibi Kaplanlar oldu. Taraftarlar çılgına dönmüştü. Delice birbirine sarılıyordu. Kaplanlar grubu üyeleri de seyircilerine koşup sevincini onlarla paylaştı. Sevinç esnasında Kaplanlar grubu üyelerinden Ali rakip taraftara hareket çekti. Taraftar çıldırdı. Ali'ye ölüm tehditleri yağdı. 2.etabın galibi ise Bülbüller oldu. Kaplanlar grubu üyeleri jüriye saldırdı. Puanın onların hakkı olduğunu düşünüyorlardı. Kaplanlar taraftarları "İ.ne jüri i.ne jüri" diye bağırmaya başladı. Polis taraftarları zor yatıştırdı. Yoğun uğraşlar sonucu 3.etap, yani final etabı başladı.

Zorlu bir etaptı. Kıyasıya bir mücadele vardı salonda. Taraftar dualar ediyor ve kendi grupları kazansın diye adeta yalvarıyordu. Salonda heyecandan bayılanlar oldu. Ambulans gelip götürdü fenalaşan taraftarları. İki grubun taraftarları da jüriyi baskı altına almaya çalışıyordu. Grup üyeleri de sık sık jüri ile tartışıyor ve kendilerine verilen kelimelerin daha zor olduğunu iddia ediyorlardı. Bülbüller taraftarları bir ara meşale yaktı. Salonda göz göz görmüyordu. Etaba bir süre ara verildi. Duman ve koku dağıldıktan sonra etaba devam edildi.

Sonunda kazanan Bülbüller oldu. Jüri kararını açıkladığında salonda yer yerinden oynadı. Bülbüller taraftarı kendinden geçmişti. Sahneye atlamaya çalışanlar oldu. Polis zor kullanmak zorunda kaldı. Rakip takım taraftarı ise öfkeliydi. Sahaya çakmak, davul tokmağı ve taş attılar. Jürilerden birinin kafası yarıldı. Doktor hemen yanına koştu. İlk müdahaleyi orada yapıp dikiş attılar. Kanı zor durdurdular. Kaplanlar çılgına dönmüştü. Grup sakinleşmeyince polis biber gazı sıktı.

Salondan ilk olarak Kaplanlar taraftarı çıkartıldı. Bülbüller taraftarı ile şampiyonluğunu şarkılar ve tezahüratlarla kutladı. Grubun üyelerinden Osman taraftara üçlü çektirdi. Deliler gibi bağırıp çağırıyorlardı. Sonunda kupalarını aldılar ve salondan çıktılar. Kuliste şampanyalar patlattılar, grubun kurucusu gelip şampiyonluk primi sözü verdi; hepsinin tek tek alnından öptü. Salondan çıkmaları 3 saati buldu. Çıkışta bindikleri araca silahlı saldırı oldu. Mağlubiyeti hazmedemeyen Kaplanlar taraftarı pompalı tüfekle aracı taradı. Şoför ağır yaralandı. Grubu taşıyan araç uçuruma yuvarlanmaktan son anda kurtuldu.

Ne saçmalıyor bu adam diyorsunuz değil mi? Ben de sizlere soruyorum o halde bu yazdığım örneğin herhangi bir futbol maçından ne farkı var? İkisi de eğlence amaçlı bir aktivite değil mi? İkisi de bir nevi takım sporu değil mi? O zaman nedir bu küfür, hakaret, öfke, nefret ortamı? Bir oturup düşünün. Hayatınızda hiç herhangi bir mühendislik şirketini tuttunuz mu misal? Veyahut A Özel Okulu bu senenin en iyi okulu seçilmiş diye şampiyonluk turuna çıkıp, B hastanesi o senenin en iyi hastanesi seçilemedi diye uykunuz kaçtı mı? O zaman bir spor aktivitesini bu kadar hayatınızın merkezi yapmanın mantığı ne?

Her sene şampiyonlukta son dönemece girildiği haftalarda ortada şike muhabbetleri, hakem satın alma iddiaları, küfürler, hakaretler, kavgalar havada uçuşuyor. Her maç sonrası pozisyonlar paylaşılıyor; eski pozisyonlarla karşılaştırma yapılıyor; futbolcu ve hakemlerin annesinden karısına küfürler ediliyor; sözde spor yorumcuları ortalığı karıştırıyor ve nefret kokuları ortalığı sarıyor.

Nedir beyler? Bu sene Fenerbahçe şampiyon olsa nedir, Galatasaray şampiyon olsa ya da Beşiktaş olsa nedir? Hanginizin hayatında ne değişir? İçinizde kim Galatasaray şampiyon oldu diye daha refah düzeyi yüksek bir hayata geçer ya da kimin Fenerbahçe şampiyon oldu diye hastalığı iyileşir? Kim Beşiktaş şampiyon oldu diye ayrıldığı sevgilisiyle barışır? Bir 4.yıldızdır gidiyor. Yahu soruyorum sizlere 2. veya 3.yıldızı ilk kim takmış hatırlayan kaç kişi?

Artık şapkayı önümüze koyup düşünme vakti geldi. Yukarıda verdiğim örnek ne kadar saçma geliyorsa size, bu ülkede spor için yapılanlar da o kadar saçma. Özellikle de futbol için! Oturun, düşünün ve "Ben ne yapıyorum?" diyin. Tabi ki takım tutun. Deşarj olun, kafa dağıtın, eğlenin. Ama o kadar. Hepsi o kadar olmalı; orada kalmalı. Hayatın her alanında stresin olduğu bir ülkede bari sporumuzdan arındıralım şu stresi. Atamızın o meşhur sözünde şöyle diyor:

"Ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim"

Peki ya taraftarın?


BURAK AKÇAY