25 Haziran 2014 Çarşamba
FUTBOLUN YARAMAZ ÇOCUKLARI VE MUCİZELER TAKIMI YUNANİSTAN...
Herkese selamlar. Dünkü maçlar sonrası genel bir değerlendirme yapamadık. Beraberce iki lafın belini kırmak; dünün bir tozunu almak istiyorum. Şüphesiz ki; dünün en önemli 3 olayı Suarez'in yine rahat durmayıp Chiellini'yi ısırması; Mario Balotelli ile Pirlo Reis'in takımı İtalya'nın turnuvaya veda etmesi ve ilk maç sonrası "Bitik takım; turnuvada gol bile atamaz" denilen Yunanistan'ın gruptan çıkmasıydı.
Önce Suarez'le başlayalım isterseniz...Dün kısaca bahsetmiştim. Artık Suarez'in vukuat dosyası öylesine kabardı ki; Dünya Kupası öncesi bazı bahis şirketleri "Suarez Dünya Kupası'nda birini ısırır mı?" bahisi açmıştı. Dün de Suarez kendisine ve dişlerine güvenenleri boşa çıkarmayıp bu turnuvayı da boş geçmedi ve Chiellini'yi ısırdı. İnsan normalde sinirlenince dirsek atar; kafa atar. Bunlar bir anlık sinirle yapılabilecek şeyler. Fakat bir anlık sinirle biri nasıl ısırılır? Açıkçası hayal edemiyorum. Suarez çocuk mizaçlı birisi. İngiltere maçında da son dakikalar oyundan çıkınca kulübede yerinde duramamış; maç sonu röpörtaj verirken "İngilizler artık beni sevmeyecek" diye hüngür hüngür ağlamıştı. Belli ki; zor ve bolca ezilerek geçen bir çocukluk yatıyor bunun altında. Bu tür futbolcuları seviyorum aslında. Amatör ruhunu hiç kaybetmeyen oyuncular sıcak gelmiştir hep bana.
Dün turnuvaya veda eden Balotelli mesela...Herkes "yaramaz çocuk" yada "baş belası" der onun için. Evet vukuatları çok onun da. Ama çok zor geçen bir çocukluğu ve pek kimsenin bilmediği yönleri, tertemiz bir kalbi var. Bebekken bağırsaklarındaki sorun nedeniyle defalarca ameliyat olan ve doktorların fazla yaşamayacağını düşündüğü Mario'yu fakir ailesi daha 3 yaşında evlatlık verir. Okuduğu okulda ve yaşadığı semtte defalarca ırkçılığa maruz kalır. Böylesine zor bir çocukluktan sonra da gelgitleri çok olan bir hayat yaşıyor şimdi Balotelli. Antremanda genç takım oyuncularına dart oku fırlatması; evinin banyosunda havai fişeklerle oynayıp havlu ve perdenin yanmaya başlamasının ardından evi terk etmesi; milli maçta yedek kulübesine elinde i-pad ile çıkması; gecenin bir yarısı kadınlar hapishanesine dalıp görevlilere yakalanınca "Sadece merak etmiştim; kapıyı açık görünce gireyim dedim" demesi hemen herkesin bildiği olaylar.
Ama bir de çoğu kişinin bilmediği yanı var Balotelli'nin. Tüm bu yaptıklarının yanında yılbaşında sokağa çıkıp bulduğu 24 evsizi evine toplayarak onlara parti veren; gittiği pub'larda orda bulunan herkesin hesabını ödeyen; yılbaşlarında Noel Baba kıyafeti giyip sokaktaki fakirlere hediye ve para dağıtan; bir üniversiteye girip bütün öğrencilerin okul kütüphanesine olan borcunu ödeyen; benzin istasyonunda herkesin deposunu full'leyen biri Balotelli. İster kızın; ister sevmeyin; isterseniz nefret edin. Ama böyle oyuncular lazım dünya futboluna. Futbolun futbol olarak kalması için; endrüstrileşmemesi için lazım. Amatör ruhun kaybolmaması için lazım.
Ve Yunanistan meselesi...Dünya tarihinde gördüğüm en ballı milli takımlardan biri Yunanistan. Euro 2004'ü tamamen defansif bir oyun anlayışı ve yan toplar ile kazanmışlardı. Yüzbin defa daha turnuva oynansa yüzbinini de bir daha kazanamayacakları neredeyse kesindi o turnuvada. Ama Allah "Yürü ya kulum" dedi onlara. Her maçlarında rakipler onlardan minimum 2 kat şut attı. Ama o top bir türlü girmedi; girmek istemedi. Şimdi de son derece sönük bir kadroyla bu turnuvaya geldiler. Konyaspor'un forveti yaşı kemale ermiş Gekas ve senelerdir İskoçya seviyesinden bir tık öteye gidememiş Samaras takımın en büyük yıldızları şu an. Varsın gerisini siz düşünün!
Bu turnuvaya da çok kötü başladılar ve Kolombiya önünde hiçbir varlık gösteremeyip 3-0 mağlup oldular. Herkes "Bitik bu takım; puan almayı bırakın gol bile atamazlar" demişti ilk maçlar sonrası. "Yunanistan balı" na güvenip gruptan çıkarlar bahisi alan Ayberk ve ben dahil! Ama şans meleklerini bir an unutmuşuz. Japonya karşısında 10 kişi de kalsalar; kalelerinde bir sürü pozisyon da görseler ölümüne kapanıp 1 puanı kopardılar. Ve dün...Defans hatasıyla öne geçtiler; 75'te golü yediler. Tur gidiyor derken bu sefer de 90+3'te penaltıdan attıkları golle gruptan çıktılar. Ve gruptan 2.olarak çıktıkları turnuvada diğer gruptan 1.olarak karşılarına gelen takım Kosta Rika! Turnuva öncesi herkesin "0 puan çeker" dediği Kosta Rika. Grup kurası zaten başlı başına şanstı. Bir de bu üstüne bal kaymak oldu. Yunanistan bu şansla büyük ihtimalle Kosta Rika'yı da eleyecek ve minimum çeyrek final görecektir. Ondan sonrası ise; şans meleklerinin yapacağı mesaiye bağlı. Bakalım şans melekleri: "E bu kadar yeter artık!" diyecekler mi...
Avrupa'da çok kullanılan bir söz vardır; çoğu kişi biliyordur. "Türk gibi başla; Alman gibi devam et; İngiliz gibi bitir" Ama son turnuvalardaki Yunanistan'ı gördükten sonra bu sözün de artık revize edilmesi gerekir bana göre. Olması gereken ise; şu: "Türk gibi başla; Alman gibi devam et; Yunan balıyla bitir"
22 Haziran 2014 Pazar
Bir avuç Belçika, birkaç tutam Fellaini, bir kaşık Gana sosu ile terbiye edilmiş mini Dünya Kupası analizi...
Belçika maçında ilk yarı iki takımın da birbirini tartacağını düşünüyordum ve bu nedenle İY 0 bahisi almıştım. Ama bu kadar da tatsız bir maç beklemiyordum. Belçika oynadığı 2 maçta da 10'ar dakika oynadı ve kazandı. Maçın belli bölümlerinde vites arttıran Belçika potansiyelinin çok altında oynasa da Wilmots'un doğru hamleleri ve şansın da yanında olmasıyla kazandı. İkinci maçlar sonunda ne Rusya'yı ne de 6 puan almış olsa da Belçika'yı beğendim ben.
İki maçtır Belçika'yı kurtaran adam Hazard'ın yanında Fellaini bana göre. Geçen maç oyuna girdi ve ileri çıkıp golünü attı; kilidi açtı. Bu maçta da ne zaman ki; Fellaini 3.bölgeye kaydı indirdiği toplarla Belçika'nın etkinliği arttı. Senelerdir Fellaini'yi izlerim ve her izlediğimde aynı şeyi düşünürüm. "Fellaini'den iyi bir pivot santrafor olmaz mı?" Hiçbir zaman "top class" bir önlibero olamayacak bana göre Fellani. Çünkü top tekniği ve top kapma özelliği o mevki için üst düzey değil. Ama iyi bir çalışma programı ve iyi antrenörlerin elinde çok iyi bir pivot santrafor olabilirdi. Hava toplarında çok iyi Fellaini; çok da iyi top saklıyor. Hala çok geç değil aslında. Daha 26 yaşında. Bitiriciliği birkaç tık daha geliştirilebilirse son senelerde iyice sayısı azalan; iyi bir "pivot santrafor" kazanabilir dünya futbolu.
Bir de Gana konusu var; değinmeden geçemeyeceğim. İki teknik direktör izledik dün ve bugün. Biri Gana teknik direktörü Kwesi Appiah, diğeri Fabio Capello. Biri yıllık 11,250,000 Dolar kazanıyor; diğeri ise; sadece 250,000 Dolar. Capello'nun kariyerine dil uzatan taş olur. Ama bu turnuvada takıma katkısı yok denecek kadar az. Appiah'ın Gana'sı ise; dün adeta titretti Almanya'yı. ABD karşısında da yenilseler de çok iyi oynamışlardı aslında. Hele dün Almanya'nın 2.golü gelene kadar bir 10-15 dakika tempoları var ki; tek kelimeyle muazzamdı. 2 maçta 42 şut atıp sadece 1 puan alabildiler. Onlar için çok trajedik gerçekten. Umarım bugün ve son maç ABD puan kaybeder; onlar da son maç Portekiz'i yenip tur atlarlar. Çünkü bunu oynadıkları futbolla sonuna kadar hakettiler.
Turnuva sürprizlerle ilerliyor ve büyük takımlar hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Brezilya, Arjantin, İspanya, Belçika, Rusya gibi takımlar şu ana kadar potansiyellerin çok altında kalan ve hayal kırıklığı yaratan takımlar. Hollanda, 2.maçtaki Fransa ve Almanya ise; şu ana kadar kupanın en büyük adayları olarak öne çıktılar. Şili, Kolombiya, 2.maçtaki Uruguay, Kosta Rika ve Gana ise; turnuvaya renk kattılar ve "Bizi de yabana atmayın" mesajını beyinlere çok net kazıdılar. Gruptaki son maçlar öncesi de; gruptan çıkma senaryolarıyla karşınızda olacağız. O zamana kadar hoşçakalın; esenle kalın. Saygılarımıla...
İki maçtır Belçika'yı kurtaran adam Hazard'ın yanında Fellaini bana göre. Geçen maç oyuna girdi ve ileri çıkıp golünü attı; kilidi açtı. Bu maçta da ne zaman ki; Fellaini 3.bölgeye kaydı indirdiği toplarla Belçika'nın etkinliği arttı. Senelerdir Fellaini'yi izlerim ve her izlediğimde aynı şeyi düşünürüm. "Fellaini'den iyi bir pivot santrafor olmaz mı?" Hiçbir zaman "top class" bir önlibero olamayacak bana göre Fellani. Çünkü top tekniği ve top kapma özelliği o mevki için üst düzey değil. Ama iyi bir çalışma programı ve iyi antrenörlerin elinde çok iyi bir pivot santrafor olabilirdi. Hava toplarında çok iyi Fellaini; çok da iyi top saklıyor. Hala çok geç değil aslında. Daha 26 yaşında. Bitiriciliği birkaç tık daha geliştirilebilirse son senelerde iyice sayısı azalan; iyi bir "pivot santrafor" kazanabilir dünya futbolu.
Bir de Gana konusu var; değinmeden geçemeyeceğim. İki teknik direktör izledik dün ve bugün. Biri Gana teknik direktörü Kwesi Appiah, diğeri Fabio Capello. Biri yıllık 11,250,000 Dolar kazanıyor; diğeri ise; sadece 250,000 Dolar. Capello'nun kariyerine dil uzatan taş olur. Ama bu turnuvada takıma katkısı yok denecek kadar az. Appiah'ın Gana'sı ise; dün adeta titretti Almanya'yı. ABD karşısında da yenilseler de çok iyi oynamışlardı aslında. Hele dün Almanya'nın 2.golü gelene kadar bir 10-15 dakika tempoları var ki; tek kelimeyle muazzamdı. 2 maçta 42 şut atıp sadece 1 puan alabildiler. Onlar için çok trajedik gerçekten. Umarım bugün ve son maç ABD puan kaybeder; onlar da son maç Portekiz'i yenip tur atlarlar. Çünkü bunu oynadıkları futbolla sonuna kadar hakettiler.
Turnuva sürprizlerle ilerliyor ve büyük takımlar hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Brezilya, Arjantin, İspanya, Belçika, Rusya gibi takımlar şu ana kadar potansiyellerin çok altında kalan ve hayal kırıklığı yaratan takımlar. Hollanda, 2.maçtaki Fransa ve Almanya ise; şu ana kadar kupanın en büyük adayları olarak öne çıktılar. Şili, Kolombiya, 2.maçtaki Uruguay, Kosta Rika ve Gana ise; turnuvaya renk kattılar ve "Bizi de yabana atmayın" mesajını beyinlere çok net kazıdılar. Gruptaki son maçlar öncesi de; gruptan çıkma senaryolarıyla karşınızda olacağız. O zamana kadar hoşçakalın; esenle kalın. Saygılarımıla...
"Hjk Helsinki - Turku"
Tercih: 4-6 gol (2,50)
Helsinki uzun süreli gol yememe serisini geçtiğimiz hafta Honka deplasmanında bıraktı. Bu tür uzun süreli gol yememe serileri takımlar üzerinde baskıya yol açar. Uzun süredir gol yemeyen takımlarda; özellikle de kaleci ve savunma hattında maç 70-75.dakikada golsüz devam ederken "2-1 galip geleceğimize maç 0-0 bitsin" algısı ister istemez oluyordur. Çünkü özellikle bu tür alt segment liglerde CV'ye konu olacak argümanlar bunlar. Bu tip durumlarda stoper fazla ileri çıkmaz; "Önce savunma" der.
Çoğu kişi içinden "Profesyonel iş yaşamında böyle düşüncelere yer olmaz" diyordur eminim. Ama hangimiz böyle düşünmeyiz ki? Örneğin; pazarlama işiyle uğraşıyorsunuz ve şirkette en başarılı pazarlamacı olma yolunda ilerliyorsunuz. Böyle bir durumda ürün satarken "Şirket az kar sağlayacak; ben bu ürünü satmayayım" mı dersiniz? Yoksa "Ben sattığım adete bakarım. Şirket az kar etse de olur ne olacak" mı dersiniz. Eminim ki; çoğu kişi 2.şıkkı seçer. Çünkü daha iyi bir şirkete sıçramak için bu elinizdeki en büyük koz olacaktır. CV'nizde bu yazacaktır.
İşte Helsinki'li kaleci ve savunma oyuncuları için de bu geçerliydi son haftalarda. Bazı maçalrda 0-0 kalarak puan kaybetmelerindeki en büyük neden de buydu bana göre. 0-0'ken "Önce savunma, önce seri" dediler. Ama geçtiğimiz hafta gol yiyip rahatladılar. Bu saatten sonra savunma güvenliği bir tık; hatta birkaç tık geriye atılacaktır. Daha zevkli ve gollü maçlar izleyebiliriz artık Helsinki maçlarında. Karşılarında da buna uygun bir rakip var bu hafta. Son haftalarda nispeten toparlanmış ve gol atmaya da başlamış bir TPS Turku ile oynayacaklar. Maçı tek başlarına 4-0, 5-0 kazanabilecekleri gibi gol de yiyebilirler. Bu nedenle bu maçta 3,5+ ( Oran farkı nedeniyle 4-6 gol) bize gayet mantıklı geliyor. Tercihimiz 2,50 oranıyla 4-6 golden yana olacak.
Helsinki uzun süreli gol yememe serisini geçtiğimiz hafta Honka deplasmanında bıraktı. Bu tür uzun süreli gol yememe serileri takımlar üzerinde baskıya yol açar. Uzun süredir gol yemeyen takımlarda; özellikle de kaleci ve savunma hattında maç 70-75.dakikada golsüz devam ederken "2-1 galip geleceğimize maç 0-0 bitsin" algısı ister istemez oluyordur. Çünkü özellikle bu tür alt segment liglerde CV'ye konu olacak argümanlar bunlar. Bu tip durumlarda stoper fazla ileri çıkmaz; "Önce savunma" der.
Çoğu kişi içinden "Profesyonel iş yaşamında böyle düşüncelere yer olmaz" diyordur eminim. Ama hangimiz böyle düşünmeyiz ki? Örneğin; pazarlama işiyle uğraşıyorsunuz ve şirkette en başarılı pazarlamacı olma yolunda ilerliyorsunuz. Böyle bir durumda ürün satarken "Şirket az kar sağlayacak; ben bu ürünü satmayayım" mı dersiniz? Yoksa "Ben sattığım adete bakarım. Şirket az kar etse de olur ne olacak" mı dersiniz. Eminim ki; çoğu kişi 2.şıkkı seçer. Çünkü daha iyi bir şirkete sıçramak için bu elinizdeki en büyük koz olacaktır. CV'nizde bu yazacaktır.
İşte Helsinki'li kaleci ve savunma oyuncuları için de bu geçerliydi son haftalarda. Bazı maçalrda 0-0 kalarak puan kaybetmelerindeki en büyük neden de buydu bana göre. 0-0'ken "Önce savunma, önce seri" dediler. Ama geçtiğimiz hafta gol yiyip rahatladılar. Bu saatten sonra savunma güvenliği bir tık; hatta birkaç tık geriye atılacaktır. Daha zevkli ve gollü maçlar izleyebiliriz artık Helsinki maçlarında. Karşılarında da buna uygun bir rakip var bu hafta. Son haftalarda nispeten toparlanmış ve gol atmaya da başlamış bir TPS Turku ile oynayacaklar. Maçı tek başlarına 4-0, 5-0 kazanabilecekleri gibi gol de yiyebilirler. Bu nedenle bu maçta 3,5+ ( Oran farkı nedeniyle 4-6 gol) bize gayet mantıklı geliyor. Tercihimiz 2,50 oranıyla 4-6 golden yana olacak.
21 Haziran 2014 Cumartesi
Alta v Nest Sotra
Finnmark
bölgesinin en önemli futbol kulübü olan Alta, kutup dairesine en yakın 3 Norveç
takımından biri olma özelliğini taşıyor. Diğer 2 kulübün Tromso ve Tromsdalen
olduğunu, önceki yazılar vesilesiyle biliyorsunuz. Ancak bu sezon Alta yazmaya
ilk kez fırsat bulabildim. Bu nedenle takım, şehir ve stadyum özelliklerine
değinmem gerekiyor;
Alta’nın
2 stadı var. Alta Idrettspark ve Finnmarkshallen. Idrettspark, klasik bir
Norveç stadyumu diyebiliriz. 3000 seyirci kapasiteli, ortalama altı bir yapı.
Ancak özellikle çetin kış aylarında kullanılan Finnmarkshallen stadyumu, (daha
doğrusu salon) klasik futbol izleyicisini şaşırtacak cinsten bir oyun alanı.
Aşağıdaki linkten, fotoğraflarına göz atabilirsiniz;
Finnmarkshallen
1996
yılında yapılan bu salon, -30’u aşan soğuklarda da futbol oynanabilmesi için
tasarlandı. Seyirci kapasitesi 1000’in altında ve zemin suni çim. Yedek
kulübesinin arkasında yer alan sadece tek bir tribün var. Çatı yüksekliği çok
yüksek değil. Bu nedenle top ara sıra çatıya çarpıyor, hatta oraya
sıkışabiliyor bile. (Birkaç sene önce oynanan 1-0’lık Tromso maçında top çatıya
sıkışmış ve oyun bir süre durmuştu.) Bu tip bir futbol sahası, her futbolcu
için ilginç bir tecrübe olur. Diğer Norveç takımları için de bu geçerlidir!
Kutup
dairesinin üzerinde yaşamaya alışkın Tromso taraftarının, Alta deplasmanında
çektirdiği bir fotoğraf var. Bu da oldukça dikkat çekici. Alta’nın nasıl bir
yerde olduğunu anlatan en iyi fotoğraflardan birisi de bu;
İklim,
zemin, mesafeler, konum vs. gibi etkenler, bu tip maçlarda Alta’ya büyük
avantaj sağlıyor. Nest Sotra’nın Adeccoligaen’e bu yıl yükseldiğini düşünürsek,
ilk Alta deplasmanında biraz şaşıracaklarını tahmin edebiliriz. İki takım henüz
3 ay önce bir hazırlık mücadelesinde karşılaşmış ve Nest Sotra sahadan 3-0’lık
galibiyet ile ayrılmıştı. Ancak bu maç Atamaria La Manga Club’da oynanmıştı.
İspanya’nın Murcia kentinde, güzel bir tatil beldesi olan bu tatil köyü,
genelde golf ile ilgilenen tatilciler tarafından kullanılır. Bu özelliği ile,
Antalya’da futbol kampı yapılan otelleri göz önüne alabilirsiniz. Böyle bir
yerde tatil yaparken yapılan maçların, benim için hiçbir önemi yoktur. Bu
nedenle 3 ay önce yapılan o maçın, zoraki oynanan bir halı saha maçından daha
büyük bir etkisi olabileceğini düşünmemekteyim.
Alta
v Nest Sotra maçında bilet fiyatları 50 ile 150 Norveç Kron’u arasında
değişiyor. Yaklaşık 17,5 ve 50 TL arası. Pazar günü Finnmark’da 5-6 derecelik
bir sıcaklık ve yoğun yağmur görünmekte. Ancak maçın Finnmarkshallen’de
oynanacak olması, bu olayların etkisini neredeyse sıfıra indirecektir.
Braaten,
Ngom ve Ertsas gibi hücum oyuncuları ile sonuca gitmeyi başaran Alta’nın, bu
hafta da galibiyete yakın olduğu kanaatindeyim. Alta için tek eksik, Christian Reginiussen (Mid 14/0) olacak. Nest Sotra’da ise Thomas
Kleppe (Def 3/0), Gojko Ivkovic (Def 0/0) Max Bjørsvik (Def/Mid 9/0) ve
Henrik Gjesdal (Def 14/3) bu maçta görev
alamayacak. Bu sezon iç sahada oynadığı 7 maçtan 14 puan çıkarmayı başaran Alta’nın,
deplasmanda oynadığı son 4 maçın 3’ünü kaybeden Nest Sotra’yı mağlup etmesini
bekliyorum.
Tercih: MS1 (1,70)
KooTeePee v HIFK
Dünya
Kupası’nda heyecan katsayısı artıyor, ancak Adeccoligaen ve Ykkonen bu durumu
pek de önemsemiyor. Kupada hiçbir kuzey
ülkesinin yer almaması da, liglerin seyri açısından olumlu bir gelişme. 2.
liglerde milli oyuncu bulmak neredeyse imkansız. Ancak Stromsgodset’in başarılı
kalecisi Kwasarey, Stabæk’in genç file bekçisi Mande ve Aalesund’un duran top
cambazı Barrantes’in Dünya Kupası kadrolarında yer almaları nedeniyle, Tippeligaen
az da olsa hasar görmüşe benziyor. Tippeligaen şuan için ara verdiği için,
önceliği Finlandiya’ya vermekte fayda var.
Bu
hafta İddaa programında yer alan tek Ykkonen maçı, KooTeePee v HIFK mücadelesi
olacak. İki takım da kendi kapasiteleri doğrultusunda “muhteşem” sezonlar
geçiriyor, ancak HIFK’in çıktığı son deplasman maçı tam anlamıyla bir kabustu…
HIFK maçına kadar oynadığı 7 maçta 1 gol atıp, sadece tek puan toplayabilen
Viikingit, HIFK’i 3-0 mağlup ederek haftanın değil, belki de sezonun sürprizine
imza atmıştı. O hafta en az 3-4 kuponumuzda yer alan HIFK nedeniyle, hafta çok
ama çok kötü sonuçlanmıştı.
80
dakika boyunca baskılı oynayan HIFK zayıf rakibine gol atamamış ve bu dakikadan
sonra riski artırıp savunma güvenliğini 2. plana attı. Zaten işler de bu oyun
planına geçildikten sonra değişti; Son 10 dakikada 3 gol bulan Viikingit,
geçtiğimiz sezon 3. ligden yükselip bu noktalara gelen rakibinin “hayal
edilemez” rüyasına, karabasan gibi girmiş oldu…
MS1 (1,80)
12 Haziran 2014 Perşembe
Jussi Aalto'ya ufak bir parantez;
Dünya'nın tüm alt liglerinde, en az bir tane Cenk İşler, Cafer Aydın veya Ümit İnal vardır. Ykönnen'de de bu rolü canlandıran isim ise hiç şüphe yok ki KooTeePee'li Jussi Aalto... Geçtiğimiz sezon Haka formasıyla çıktığı 24 maçta 15 gol atma başarısı gösteren 30 yaşındaki santrfor, sezon biter bitmez Veikkausliga'nın yeni ekiplerinden SJK'ya imza atmıştı. Lehtinen ve Pelvas haricinde dişe dokunur bir gol ayağı bulunmayan SJK'nın, Aalto'ya hiç şans tanımadan alt lige göndermesi ise herkesi şaşırtmıştı. Ancak SJK'nın yapmış olduğu bu geri dönülemez hata, bir başka takımın geleceğe umutla bakmasına vesile oldu...
Veikkausliga'da şu ana dek 11 maça çıkan SJK, toplam 12 gol atma başarısı gösterdi. Bir oyuncu, 2 golden fazla atamadı. Ancak Jussi Aalto, ilk 8 maçta rakip filelere 11 gol bırakmayı başardı. Hatta bugün oynanan Jippo maçının ilk 45 dakikasında hat-trick yapan "sarı fırtına", 9. maçında 14. golüne ulaştı. 1. ve 2. liglerarasında böyle bir kıyaslama yapmak doğru olmayabilir, ancak emin olun bu 2 lig arasında fersah fersah bir kalite farkı yok. Biri vasatın altı, diğeri ise vasatın uzağı diyebiliriz.
Kısacası ortaya şöyle bir tablo çıkıyor;
SJK takımı / 11 maçta 12 gol
Jussi Aalto / 9 maçta 14 gol
Savunma anlamında Veikkausliga'nın en iyi takımlarından biri olan SJK'da, böyle bir gol makinesi forma giyiyor olsa, şu an 8. sırada değil, belki de Avrupa Ligi bileti için mücadele ediyor olacaklardı... Yaşı geçti diye burun kıvırmamak gerek; Önümüzde Odd Grenland'ın 41 yaşındaki golcüsü Frode Johnssen örneği dururken, 30-31 yaş aralığına "yaşlı" demek, en basit tabiri ile ayıp kaçar.
Yayın bulabildiğiniz maçlarda izleyin, izlettirin!
Efsane mimar Alvar Aalto'ya selam, Jussi Aalto'nun gollerine devam...
11 Haziran 2014 Çarşamba
İspanya v Hollanda
Tercih: 2,5- (1,50), iy 0 (1,80)
Tahmini Topla Oynama: %65+ - %35 - (İspanya en az %65, Hollanda en fazla %35)
*****************************************************************************************************************
İSPANYA:
Kaleciler: Iker Casillas (Real Madrid), Pepe Reina (Liverpool), David De Gea (Manchester United)
Defans: Sergio Ramos (Real Madrid), Gerard Pique (Barcelona), Raul Albiol (Napoli), Juanfran (Atletico Madrid), Jordi Alba (Barcelona), Cesar Azpilicueta (Chelsea)
Orta saha: Javi Martinez (Bayern Münih), Xavi (Barcelona), Xabi Alonso (Real Madrid), Andres Iniesta (Barcelona), Koke (Atletico Madrid), Sergio Busquets (Barcelona), Santi Cazorla (Arsenal), Cesc Fabregas (Barcelona), Juan Mata (Manchester United), David Silva (Manchester City)
Forvet: Pedro (Barcelona), Diego Costa (Atletico Madrid), David Villa (New York), Fernando Torres (Chelsea)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
SON 3 HAZIRLIK MAÇI:
İspanya: 1-0 İtalya
Toplam Şut: 21-2
İsabetli Şut: 10-1
İspanya 2-0 Bolivya
Toplam Şut: 21-3
İsabetli Şut: 9-0
İspanya 2-0 El Salvador
Toplam Şut: 22-3
İsabetli Şut: 11-0
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
GENEL HATLARIYLA İSPANYA:
İspanya değişik takıntıları olan; bazı şeylere saplanıp kalan futbol anlayışını sürdürmeye devam ediyor. Ellerinde olsa tüm kadroyu ortasahadan oluşturup sahaya 1-9-0 taktiğiyle çıkacaklar. Bu turnuva öncesi de Pique ve Ramos dışında tek yedek stoper olarak Albiol'u kadroya alıp santrafor olarak da sakat ve akıbeti belirsiz Diego Costa, son 2-3 sezondur vasatı aşamayan ve sezon boyu Costa'nın gölgesinde kalan David Villa, senelerdir golü unutan Torres üçlüsünü kadroya alıp Llorente, Negredo gibi isimleri kadroya bile almadılar. Bu takıntıları başlarına eninde sonunda büyük iş açacak. O da bu turnuvada olabilir. Umarım da olur. Bunu canı gönülden istiyorum. Çünkü; gerektiği yerde dur demeyi bilmeyen ve kendini geliştiremeyen takımlar hep itici gelmiştir bana.
Geçen sene Maracana'da Brezilya ile oynadıkları finalde bir devir kapandı aslında. Ama İspanya bunu görmemekte ısrar ediyor. Hani Barcelona'lı futbolcular demişti ya geçen sene “Mourinho İspanya futbolunu mahvedip gitti” diye. Aslında çok haklılardı. Bu seneki oyun anlayışını defalarca eleştirdim Mourinho'nun. Ama Real'de büyük iş yaptı baan göre. Birçok kişi “Mourinho gitti Real rahatladı” diyor. Fakat Mou zamanındaki Barca ile bu seneki Barca arasında dağlar kadar fark vardı. Mourinho Barcelona'nın oyununu çözdü ve nasıl durduracağını anlayıp Barcelona hegemonyasını yıktı.
Barcelona demek İspanya demek zaten son 7-8 yıldır. Son senelerde Barcelona oyun yapısıyla ve iskeleti Barcelona'lı oyunculardan kurulmuş içine biraz da Real Madrid serpiştirilmiş kadrosuyla almadık kupa bırakmadı İspanya. Ama Mourinho önde basarak ve Xavi&İniesta pas kanallarını tıkayarak Barcelona'yı yıkmanın yolunu buldu.Tamam yine şampiyon olamadı son senesinde. Ama bu basit gözüken maçlarda kaybedilen puanlarla oldu tamamen. Mourinho'nun yaptığı diğer takımlara da ilham oldu ve geçen seneki Barca - Bayern Munih maçı bunun son halkası oldu. 2 maçta yenilen 7 gol ve atılan 0 golle alınan elenme İspanya milli takımı için de S.O.S. demekti.
Artık bu kadro başarıya da doydu ve çok yoruldu. Senelerdir her sene dinlenmeden Lig & Kupa &Şampiyonlar Ligi ve milli takımda oynuyorlar. Xavi emekliliğe yaklaştı; forvet sıkıntısı çektiklerinden forvetsiz sistemler denemeye başladılar ama takımınızda bir "Messi" yoksa bunun da başarılı olması mümkün değil. (Ki; artık Messi varsa bile bu sistem başarılı olamıyor) Taraftar da "pas-pas-pas" tan sıkıldı artık ve son iki turnuvadır İspanya sürekli ıslıklandı. Yani artık bir devir kapandı ve yeni bir yapılanmaya gitmeleri kaçınılmaz görünüyor. Alttan da aslında iyi bir jenerasyon geliyor yine. Ama bu ısrar devam ederse felaket kaçınılmaz.
Yine de eldeki kadro birçok takıma göre üstün bir kadro. Ama kullanmayı bilene. Eldeki kadrodan bir 11 kuracak olsam şu şekilde olurdu:
Casillas
Azpilicueta - Ramos Pique Jordi Alba
Busquets
İniesta Xabi Alonso
D.Silva Koke
Diego Costa
Ama böyle bir kadro kurulacağına dair umudum da pek yok. Xavi'den ne olursa olsun vazgeçmeyeceklerini düşünüyorum. Öyle bir durumda da muhtemelen Iniesta'yı kanada çekip ortasahayı Xavi- Xabi Alonso- Busquets üçlüsünden oluşturacak ve o sıkıcı pas oyunlarına devam edeceklerdir. Böyle bir durumda da kesik yeme ihtimali en yüksek oyuncu tahmin edileceği gibi Koke olacaktır. Büyük sorunlar biri de kalede. Dünyanın en iyi kalecilerinden Casillas 2 senedir oynatılmaya oynatılmaya paslandı ve futbola küstürüldü. Şampiyonlar Ligi finalinde yaptığı hatalar bildiğimiz Casillas'ın yapmayacağı cinsten hatalardı. O bölgede de bir sürpriz olur mu bilmem. Ama De Gea da Reina da tam olarak güven vermeyen kaleciler. Yani kim oynarsa oynasın kale bu turnuvada tam anlamıyla güven vermeyecek.
*************************************************************************************************************
HOLLANDA:
Kaleciler: Jasper Cillessen (Ajax), Tim Krul (Newcastle United), Michel Vorm (Swansea City)
Defans: Daley Blind (Ajax), Daryl Janmaat (Feyenoord), Terence Kongolo (Feyenoord), Bruno Martins Indi (Feyenoord), Joël Veltman (Ajax), Paul Verhaegh (FC Augsburg), Ron Vlaar (Aston Villa), Stefan de Vrij (Feyenoord)
Orta Saha: Jordy Clasie (Feyenoord), Leroy Fer (Norwich City), Jonathan de Guzman (Swansea City), Nigel de Jong (AC Milan), Wesley Sneijder (Galatasaray), Georginio Wijnaldum (PSV)
Forvet: Memphis Depay (PSV), Klaas Jan Huntelaar (Schalke 04), Dirk Kuyt (Fenerbahçe), Jeremain Lens (Dinamo Kiev), Robin van Persie (Manchester United) ve Arjen Robben (Bayern Münih)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
SON 3 HAZIRLIK MAÇI:
Hollanda: 1-1 Ekvador
Toplam Şut: 20-3
İsabetli Şut: 9-2
Hollanda 1-0 Gana
Toplam Şut: 12-6
İsabetli Şut: 5-2
Hollanda 2-0 Galler
Toplam Şut: 16-6
İsabetli Şut: 4-3
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
GENEL HATLARIYLA HOLLANDA:
4-5 tecrübeli oyuncunun çevresinde oluşturulmuş genç bir kadroya sahip Hollanda. Başarılı bir harman bana göre.Dünya Kupası öncesi kupada Van Gaal'in aklında iki taktik var gibi duruyor. İlki 5-3-2 ve 3-5-2 arası değişen bir taktik. Bu taktiği Brezilya ve Cafu'lu Brezilya'nın taktiğine benzetebiliriz Muhtemelen üçlü bir tandem oluşturup ofansif kanat-beklerle oyunu çift yönlü oynama planı var Van Gaal'in aklında. Bu taktik için bizim de yakından tanıdığımız bir isim özel hazırlıyorlar: “Dirk Kuyt” Fakat bizim tanıdığımız, bildiğimiz tarzda değil. Bu taktikte ofansif sağ bek olarak düşünüyor Van Gaal Kuyt'ı. Liverpool zamanında da bu mevkide görev almışlığı olan Kuyt müthiş profesyonelliği ile bu mevkide de bence hiç sırıtmaz. Janmaat sağ bekte forma için bir adım önde gözükse de Kuyt sürprizi de gelebilir.
Bu taktikte ileri uçta muhtemelen Van Persie ve yanında da serbest oyuncu olarak Robben olacaktır. Arkalarında Galatasaray'da iyi bir sezon geçiren Sneijder oyun kurucu olarak takımın önemli silahlarından biri olacaktır. Huntelaar da daha önceki turnuvalarda olduğu gibi kenarda “nöbetçi golcü” olarak bekleyecek gibi duruyor. Özetle; bu turnuvada Hollanda'nın bu turnuvadaki en büyük gol silahları Van Persie- Sneijder- Robben- Huntelaar olacak gibi duruyor. İsterseniz bu futbolcuların bu seneki istatistiklerine bir göz atalım.
Van Persie: 28 maç --> 81 şut - 18 gol & 4 asist - %76,7 isabetli pas
Arjen Robben: 45 maç --> 153 şut – 21 gol & 17 asist – 83,9 isabetli pas
Wesley Sneijder: 42 maç –-> 118 şut - 17 gol & 9 asist- %84,3 isabetli pas
Jan Huntelaar: 21 maç --> 65 şut – 14 gol 2 asist - %76 isabetli pas
Görüldüğü üzere santraforlar bu sene 30 maç bile oynayamadı bu sene sakatlıklar dolayısıyla. Buna rağmen atılan şut başına gollere baktığımızda iyi bir istatistik görüyoruz. Robben ve Sneijder'in şut başına gol istatistikleri biraz daha düşük. Fakat bu oyuncuların cezasahası dışından da çok şut denemesi yaptığı ve frikik kullandığı düşünüldüğünde ortalamalarını iyi sayabiliriz. Yani Hollanda'lı golcüler yakaladı mı atan cinste oyuncular. Van Gaal bu sebeple de bu turnuvada savunmayı biraz daha ön planda tutuyor. Bunun detaylarına da biraz sonra değineceğim.
Ortasahanın ağırlık olarak savunma yükünü çekecek ikili için alternatif bol olsa Blind-Fer ve Clasie üçlüsünün şansı diğer oyunculara göre bir kademe ötede bana göre. Savunmada da alternatif bol. Bu taktikle beklerin önemi büyük. Yukarıda da bahsettiğim gibi Kuyt'ı bu turnuvada sağ bek olarak görebiliriz. Top Hollanda'da iken ortasaha; rakipteyken ise; bek gibi görev alacak bu taktikteki bekler. Normal şartlarda 34 yaşındaki bir oyuncu için bu tempoyu kaldırması zor dememiz gerekirdi. Fakat söz konusu isim Dirk Kuyt ise; işler değişiyor. Fenerbahçe'de bu sene birçok gençten çok daha fazla koşup mücadele ettiğine bu sene hepimiz şahit olduk. Kuyt'ın en büyük rakibi ise; Daryl Janmaat sağ bekte. Bu sene Feyenoord formasıyla 2 gol 5 asistlik performsla iyi bir sezon geçirdi genç sağ bek.
Sol bekte ise; şansı en yüksek isim Patrick van Aanholt. Vitesse formasıyla ofansif bek olarak başarılı bir performans sergiledi Van Aanholt. Gerektiğinde ortasahanın solunda da oynayabilen genç sol bek Van Gaal'in kafasındaki ofansif bek kurgusu için biçilmiş kaftan gibi duruyor. Stoper mevkisi ise; belki de takımın en büyük handikapı. Stoperde güven verecek ve Uluslar arası alanda kendini kanıtlamış hiçbir oyuncu bulunmuyor. Van Gaal'in 5-3-2 sistemini düşünmesinin en büyük nedenlerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Tandemde De Vrij- Vlaar- Bruno Martins Indi üçlüsünün şansı yüksek gibi duruyor. Özellikle Bruno Martins Indi son senelerde oldukça dikkatimi çeken bir oyuncu. Hem sol bek hem de stoperde görev alabilen Indi stoperde oynarsa geriden oyun kurma açısından da takımın önemli isimlerinden olacaktır.
Kale için ise; en büyük aday Jasper Cillessen gibi duruyor. Ajax'ta bu sezon 8.haftadan sonra formayı kapan ve bir daha bırakmayan Cillessen kalesinde sezon boyu güven verdi. Ligde bu sezon 25 maçta kalesinde 13 gol gören 25 yaşındaki eldiven Şampiyonlar Ligi tecrübesini de tattı. Ayaklarını da iyi kullanan ve topu oyuna iyi sokan bir kaleci. Günümüz futbolunda da kaleciler için bu çok önemli bir özellik. Yine de Van Gaal sürpriz yapıp Krul'e şans verebilir. Şu an için şansları %70-30 olarak gördüğümü söyleyebilirim.
***********************************************************************************************************
MAÇ KURGUSU:
Dünya Kupası kapandığı gibi başlıyor bu iki takım için. Geçen turnuvada iki ekip finalde karşılaşmış ve Robben'in kaçırdığı çok net iki golden sonra İspanya İniesta ile golü bulup Dünya Kupası'nın sahibi olmuştu. Yukarıda da bahsettiğim gibi Van Gaal büyük bir sürpriz olmazsa bu maça 5-3-2 taktiğiyle çıkacak. Çünkü savunmadaki tecrübesiz isimlere pek güvenmiyor Van Gaal. Öncelikle arkayı sağlama almak istiyor.
İspanya için ise; bence bu turnuvadaki en kilit 2 isim Koke ve Diego Costa olacak. Özellikle Costa bence takım karakterinin değişmesi açısından çok önemli. Çünkü Costa tabir-i caizse çirkef bir oyuncu. Bunun yanında çok da hırslı ve rakiple sürekli sataşan, defans oyuncularını yıldıran, takımını ateşleyen bir yapıya sahip. Şu an tam da İspanya'ya lazım olan şey de bu: "Bir kıvılcım" Eğer ki o kıvılcımı Costa yaratabilirse İspanya futbolu için "Bir umut" diyebiliriz.
Uzun lafın kısası düşüncem o ki; bu maçta iki ekip birbirini tartarak maça başlayacak ve muhtemelen az gollü bir maç ortaya çıkacak. Ben maçın berabere sonuçlanabileceğini ve grup liderini takımların Şili ve Avustralya ile yapacakları maçların belirleyeceğini düşünüyorum. Hatta Şili'den bir sürpriz de beklemiyor değilim. Maçta ilk tercihim 2,5- ve iy 0 yönünde. iy 0 / ms 0 da yüksek orandan denenebilir bana göre.
“Portland Timbers-Dallas”
Ana Tercih: 3,5+ (2,50) --》Oran farkı nedeniyle 4-6 gol de denenebilir (2,90)
Alternatif Tercih: ms 1 (1,80)
Sürpriz Tercih +7 (18,00)
Kurgulanan Skor: 3-1, 3-2, 4-3
Biliyorsunuz Amerika’da futbol (soccer olan) geri planda kalmış ve basketbol, Amerikan futbolu,beyzbol ve hatta kriketten sonra ancak 5.sırada gelebilen bir spor dalı. Tarih boyu belli dönemlerde futbola olan ilgi arttırılmak için uğraşıldı. Geçmişte bu 1975 yılında Pele transferiyle başlayan bir süreçti. Amerikan futbolundan bozma sahalarda Pele ile ilgi çekilmeye çalışıldı. Nispeten de başarılı olundu o dönem. Sonra yine bir durgunluk sürecine geçti futbol. Son senelerde MLS az gollü bir lig halini almıştı. Fakat New York City gibi, Miami gibi kulüplerin de katılmasıyla artık yavaş yavaş MLS ligi şov ligine dönüşmeye başlayacak gibi gözüküyor. 32-33 yaşını aşmış ve emeklilik öncesi son bir vurgun yapmak isteyenlerin merkezi haline gelmeye başladı Amerika. Birkaç seneye kadar Katar, Çin, Rusya gibi ülkelerin yolunu tutuyordu bu yıldızlar. Fakat hem müthiş paralar kazanma hem de Amerika gibi bir ülkede yaşama gibi birden çok avantaj birleşince cazibe merkezi haline geldi bu futbolcular için Amerika. Ligdeki yıldızlar artmaya başladıkça da dediğim gibi hem gol ortalaması hem de seyir zevki yavaş yavaş artar hale gelmeye başladı.
Şu an herkesin “Ronaldo&Messi aynı takımda oynasa ütopik olur” diye kafasından geçirdiğine eminim. Ama MLS bu şekilde giderse bundan 7-8 sene sonra bu tip kombinasyonlar da gerçekleşebilir MLS’TE. Henry, David Villa gibi yıldızlar şu an bu ligde top koşturuyor. Lampard da her an gidebilir. Ibra da 2-3 sene içinde MLS’e gitmeyi planladığını açıkladı. Daha birçok 32-33 yaş üstü yıldız birkaç sene içinde Amerika’ya doğru yol alacaktır. David Villa konusu da çok ilginç. Ondan bahsetmemek de olmaz. Şu an New York City’nin sözleşmeli tek futbolcusu var; David Villa. Böylesi soru işareti bir kulübe David Villa gibi yıldız statüsünde bir futbolcu imza atabiliyorsa (Hem de 32 yaşında ve La Liga’yı kazanan, Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan bir takımın as futbolcusuyken) büyük paralar akıttıldığını rahatça söylemek gerek. Klasik bir tabir vardır “X adam üstüne takım kuracağız” diye. New York City gerçek anlamda David villa üstüne bir takım kuruyor şu an. İleride “David Villa hep vardı kulübü onun üstüne yaptılar” gibi geyikler dönebilir. Yada David Villa takımdaki oyunculara “Siz yokken ben vardım oğlum!” tarzı şeyler söyleyebilir. İşin şakası bir yana Amerika’da futbol her geçen gün büyüyen ve ilgiyi üzerine çeken bir sektör haline geliyor.
Maça gelecek olursak da; yukarıdaki girişgaha uygun olarak bu maçta da biz zevkli ve seyir zevki yüksek bir maç bekliyoruz. Portland formda bir ekip. Deplasmanlarda daha başarılı görüntü çizip evinde de zor yenilen ve bol berabere kalan bir takım hüviyetindeler. Hücum tarafında Adi & Urruti & Gaston Fernandez üçlüsü harika işler çıkartıyor. Savunmaları ise; hallaç pamuğundan hallice. Bu da seyir zevki yüksek maçalr izletmelerine neden oluyor. Dallas da gol bulmakta zorlanmayan ekiplerden biri. Evinde daha rahat skor bulsalar da deplasmanlarda da en azından 1 gol bulmakta zorlanmıyorlar. Son 2 maçlarında onlar da 4 gol atıp 4 gol yediler. Biraz da maçın hakeminden bahsedelim. Maçı Alan Kelly yönetecek. Bu sezon yönettiği 4 MLS maçında 2 kırmızı kart çıkarmış; 2 kez de penaltı noktasını göstermiş bir isim. Kırmızı kart ve penaltı konusunda düdüğünü pek esirgemeyen isimlerden. Yani maçta penaltı ve kırmızı kart olma olasılığı da yüksek.
Uzun lafın kısası; zevkli ve seyir zevki yüksek bir maç bekliyoruz. Öncelikli tercih 2,5+ olmalı maçta. Sonrasında da 3,5+ (yada +7 gol korkutsa da oran avantajıyla 4-6 gol) ve hatta keyiflik +7 denemeleri yapılabilecek bir maç. Aklımızda 3-1, 3-2 gibi bir skor var öncelikle. Ama 4-3 gibi bir +7 skor da “neden olmasın?” diyoruz.
8 Haziran 2014 Pazar
Tromso v Sandefjord
Tercih: MS1 (1,70)
Bu sezon 2. Lig’de yer almasına rağmen, hala Norveç’in en güçlü 10 takımı içerisinde yer almayı başaran Tromso, Tippeliga yolundaki en büyük rakibi olan Sandefjord’u ağırlıyor. Bu sezon sadece bir kez mağlup olan Sandefjord’un, bu formunu sezon geneline yayması ise bir hayli zor görünüyor. Henüz Tromso ve Ranheim deplasmanlarını ziyaret etmeyen Sandefjord’un, şu ana kadar topladığı puanlar sürpriz olarak nitelenmemeli. Ancak Tromso deplasmanından puan koparmak, o kadar da kolay olmayacaktır…
Tromso, haftaiçi oynadığı kupa maçında Bodo’ya 2-1 mağlup oldu ve elendi. Bu maç 1-0 öne geçmeyi başardılar, ancak ilk yarının son dakikasında yedikleri golden sonra, moral olarak dibe çöktüler. Bodo’nun en zor deplasmanlarda bile maç çevirebilme özelliği, bu maçta da ortaya çıktı. Tromso bu maçın telafisini yapmak ve 2 puan önünde yer alan Sandefjord’u yakalayabilmek adına, 3 puan için elinden geleni yapacaktır. Sandefjord’un 1 puana razı olduğu bir gerçek, ancak bu deplasmanda planları gerçekleştirmek de pek kolay olmuyor. (Bknz: 2013/14 Tromso 2-1 Beşiktaş) Bu sezon en büyük 3 rakibinden 2’si olan Ranheim ve Mjondalen ile iç sahada oynayan ve bu maçlardan 1-1’lik sonuçlar ile ayrılan Tromso, 3. önemli maçında bu kötü gidişatı bozacaktır. Zirvedeki 3 takıma karşı 0/3 çekmeleri, uzun vadeli planlarını da aksatacaktır. Bu nedenlerden ötürü, Tromso’nun yanında yer almaya karar verdik. Çek golcü Ondrasek’in Sandefjord savunmasını zorlamasını ve muhtemel gollere direkt etki etmesini bekliyoruz.
(Ayberk Yılmaz & Burak Akçay)
Bu sezon 2. Lig’de yer almasına rağmen, hala Norveç’in en güçlü 10 takımı içerisinde yer almayı başaran Tromso, Tippeliga yolundaki en büyük rakibi olan Sandefjord’u ağırlıyor. Bu sezon sadece bir kez mağlup olan Sandefjord’un, bu formunu sezon geneline yayması ise bir hayli zor görünüyor. Henüz Tromso ve Ranheim deplasmanlarını ziyaret etmeyen Sandefjord’un, şu ana kadar topladığı puanlar sürpriz olarak nitelenmemeli. Ancak Tromso deplasmanından puan koparmak, o kadar da kolay olmayacaktır…
Tromso, haftaiçi oynadığı kupa maçında Bodo’ya 2-1 mağlup oldu ve elendi. Bu maç 1-0 öne geçmeyi başardılar, ancak ilk yarının son dakikasında yedikleri golden sonra, moral olarak dibe çöktüler. Bodo’nun en zor deplasmanlarda bile maç çevirebilme özelliği, bu maçta da ortaya çıktı. Tromso bu maçın telafisini yapmak ve 2 puan önünde yer alan Sandefjord’u yakalayabilmek adına, 3 puan için elinden geleni yapacaktır. Sandefjord’un 1 puana razı olduğu bir gerçek, ancak bu deplasmanda planları gerçekleştirmek de pek kolay olmuyor. (Bknz: 2013/14 Tromso 2-1 Beşiktaş) Bu sezon en büyük 3 rakibinden 2’si olan Ranheim ve Mjondalen ile iç sahada oynayan ve bu maçlardan 1-1’lik sonuçlar ile ayrılan Tromso, 3. önemli maçında bu kötü gidişatı bozacaktır. Zirvedeki 3 takıma karşı 0/3 çekmeleri, uzun vadeli planlarını da aksatacaktır. Bu nedenlerden ötürü, Tromso’nun yanında yer almaya karar verdik. Çek golcü Ondrasek’in Sandefjord savunmasını zorlamasını ve muhtemel gollere direkt etki etmesini bekliyoruz.
(Ayberk Yılmaz & Burak Akçay)
6 Haziran 2014 Cuma
Viikingit v HIFK
Viikingit
v HIFK
Ligde
oynadığı son 3 maçı 4’er gol atarak kazanan HIFK, yeni sezona oldukça vasat bir
kadroyla başlayan (Fidan Seferi dışında) Viikingit deplasmanına konuk oluyor. Hali
hazırda ligin en formda ekiplerinden biri olan HIFK’in, bu sezon oynadığı 7
maçta sadece 1 puan toplayabilen Viikingit engeline takılması çok büyük bir
sürpriz olacaktır.
Geçtiğimiz
sezon Kakkonen’de (3. Lig) yer alan HIFK’ten, böyle bir performans beklemek
hayalcilik olurdu. Ancak onları Ykonnen’e çıkaran en büyük özellikleri, lig
standartlarının üzerinde olan savunmalarıydı. Bu sezon alışılageldik savunma
performanslarının yanına, verimli bir hücum hattını eklemeyi başarınca, bu
yükseliş kaçınılmaz oldu. Bu sezon sadece 2 gol atabilen Viikingit’in, HIFK
karşısında da gol bulması kolay değil. HIFK’in Peltonen, Hanninen, Karlsson ve
Terava gibi hücum gücü yüksek oyuncuları sayesinde, Viikingit savunmasını
zorlayacağı kanaatindeyiz. HIFK’in gol yemeden kazanacağını düşünüyor ve 2,00
orandan MS-2 seçeneğini ön plana çıkarıyoruz.
MS2
(2,00)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)