6 Ekim 2015 Salı
Milli Turnuvalar ve Türk Milli Takımı üzerine...
Burak Akçay: Yoğun ve karlı bir bahis haftasını geride bıraktık ve milli araya girdik. Hazır milli maçlar haftasına girmiş ve boş vakit bulmuşken, seninle bu konuda biraz beyin fırtınası yapmak istiyorum. Sence liglerin tam ritmini bulmaya başladığı haftalarda verilen bu milli aralar ne kadar doğru?
Ayberk Yılmaz: 'Milli ara takımımıza çok iyi gelecek, eksiklerimizi kapatacağız.' sözüne ne kadar da aşinayız, değil mi? Bunu söylemek, milli oyuncusu olmayan takımlar için çok kolay. Peki büyük takım hocaları için nasıl bir duygu? Bence olayı bu açıdan ele almalıyız. Hemen her ligde, milli ara olduğu an, takımların %75'i aktif dinlenme moduna geçiyor. Ama kalan %25, ilk 11'inde yer alan 7-8 isim olmadan taktik antrenmanlar yapmaya çalışıyor. Hikmet Karaman, Aykut Kocaman ve Rıza Çalımbay mutlu. Peki Şenol Güneş, Vitor Pereira, Hamza Hamzaoğlu? Hiç zannetmiyorum. Şenol Güneş açısından bakalım; Gökhan Töre, Oğuzhan, Olcay, Cenk Tosun ve Quaresma milli takımdayken, nasıl bir hücum varyasyon antrenmanı uygulayabilirsin? Mario Gomez'i beslemesi gereken bu isimlere yapılacak koordinasyon çalışmasını, hangi oyuncular ile yapacaksın? İsmail, Necip veya Serdar Kurtuluş'la mı? Es geçmeyelim; Mario Gomez bu 15 günlük boşlukta 150 bin € maaş alacak. Ancak bu kadar profesyonel bir oyuncu, zaten su gibi bildiği antrenmanlar ile 8-10 gününü ziyan etmek durumunda kalacak. Çünkü onun oyununa uyum sağlaması gereken isimler ortada yok. Ancak Rizespor, Kweuke'yi beslemek adına +10 gün çalışma yapma fırsatı yakalayacak. Bu adaletsizliği dengeleyebilmek adına, bahsettiğin "Milli Takım Sezonları' yaratmak şart. Aslında konuyu sen açtın ve eminim ki çok daha detaylı çözüm önerileri düşündün. Sence nasıl uygulamalara imza atabiliriz? Bu dengeyi ne şekilde sağlayabiliriz?
Burak Akçay: Biraz farklı bir görüşüm var benim bu konuda. İkişer sene arayla olmak üzere, dört senede bir Avrupa Şampiyonası, dört senede bir de Dünya Kupası oynanıyor. Yani her iki seneye bir turnuva düşüyor. Tüm bu kargaşa, çaba, yaşanan sakatlıklar, yorgun dönmeler de bu yüzden. Ben şöyle bir çözüm düşünüyorum; çift senelerde yaz aylarında turnuvalar oynansın, tek senelerde de yaz ayında bir sonraki senenin elemeleri yapılsın. Yani 2016 Avrupa Şampiyonası'nın elemeleri 2015 yazında, 2018 Dünya Kupası'nın elemeleri 2017 yazında yapılsın. Örnek verecek olursak; şu anki grubumuzu ele alalım. 6 takımlı bir gruptayız. ve toplam 10 maç yapacak her takım. Yaz ayında 3'er gün arayla yapılacak 10 maç 30 gün yapar. 15 gün de kamp süreci yapılır desek, 45 gün gibi bir sürede tüm elemeler halledilmiş olur. Normal sezonda milli ara verilmeyeceği için, ligler de erken sona erer bu şeklide ve turnuva ile elemelere ekstra zaman kalmış olur. Ne dersin, fazla mı ütopik düşünüyorum?
Ayberk Yılmaz: Bence getirdiğin yorum ütopik değil, ileri görüşlü bir yorum. Oyuncularına yüzlerce milyon euro maaş ödeyen takımlar, 2-3 eleme maçı için büyük kontratlarının riske girmesini istemiyor. Portekiz v Arnavutluk maçında Ronaldo'nun çapraz bağları kopsa, bu ismin maaşını ödeyen Real Madrid'in zararını kim karşılayacak? Belki maddi olarak karşılanır, ancak manevi olarak bu açık nasıl kapatılacak? Portekiz Futbol Federasyonu, Real Madrid'e -en az Ronaldo kalitesinde- bir isim mi hediye edecek? Tabii ki hayır. Bu nedenle senin fikrini destekliyor ve yaz aylarında bu isimlerin maaşlarının federasyonlar tarafından karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Günümüz dünyasında en sevilen şey vatan değil, para. Yıldız isimlerden kulüp performansı alabilmek için de, bu paranın feda edilmesi gerekiyor. Ekstra paranın dönmediği bu düzende de, Pele ve Maradona'nın, Ronaldo ve Messi için yana yakıla bahsettiği "Önce Dünya Kupası kazansın." mottosu da alt-üst oluyor. Bu klişeler yok oldukça, uluslararası maçlardan aldığımız keyif katsayısı da giderek azalıyor.
Burak Akçay: Kesinlikle doğru söylüyorsun. Benim bile aklıma gelmeyen farklı artıları çıktı bu planın, söylediklerin sonrası. Muhtemelen futbolcular her sene milli turnuva ve kamp yaşamak istemediği için bu konuya pek sıcak bakmayacaktır. Ama mantıklı düşününce her konuda; hatta onlar için bile çok daha yararlı duruyor bu fikir. Biz yine de hayatın gerçeklerine dönelim. Muhabbet etme fırsatı bulmuşken, milli takımımızın mevcut durumu hakkında da görüşünü sorayım. Kritik maçlara çıkacağız. Sence üçüncülük konusunda şansımız nedir? Kadro yapılanmasını ve alttan gelen yeni nesli nasıl buluyorsun?
Ayberk Yılmaz: Yeni gelen nesil iyi, ama çevresi kötü ! Şaka bir yana, bu ülkede yetişen oyunculara yetenek olarak çok ama çok güveniyorum. Ancak bu isimlere yol gösterecek yönetici, hoca ve takım arkadaşı (özellikle abi demiyorum) eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu sıralar sıklıkla verdiğim örnek Hakan Çalhanoğlu üzerine... Geçen sezon birçok Leverkusen maçında, Hakan'ın kendisinden 14 yaş büyük takım kaptanı Emir Spahiç'e direktifler verdiğine şahit oldum. Yeri geldi uyardı, yeri geldi bağırdı. Ancak Emir Spahiç bu ufak tartışmaları dert etmedi ve olması gerekeni yaptı; Takımın oyun liderine saygı duyup, otorite alanını genişletmesine yardımcı oldu. Bana göre 'örnek takım arkadaşı' yani 'abi' tam anlamıyla budur... Bizim takımın abileri ne zaman Hakan Çalhanoğlu, Ozan Tufan, Oğuzhan Özyakup, Gökhan Töre gibi genç ve başarılı isimleri azar manyağı yapmaz, işte o zaman uçuşa geçebiliriz... Kariyeri boyunca Hakan Çalhanoğlu'nun yarısı kadar başarı elde edememiş Selçuk İnan'ın, milli takımda Hakan'ı ezim ezim ezmesi, benim bile kanıma dokunuyor. Hakan'a ve diğer genç yeteneklere nasıl dokunmasın? Bu nedenle sorunun gençlerde değil, büyüklerde olduğu kanaatindeyim. Gençlerimizin çoğu saygılı isimler, ancak büyüklerinden sevgi görebileni ne yazık ki çok az. Bu nedenle yeni jenerasyonun abilerini yeteneğe göre değil, karaktere göre seçmek gerektiğini düşünüyorum. Bu da Hakan Balta ve Mehmet Topal gibi isimlere hak ettiği değeri göstermekten geçecektir.
Roy Keane değil, Paul Scholes... Emre Belözoğlu değil, Mehmet Topal vb. gibi...
Burak Akçay: Bu konudaki yorumun beni yeni jenerasyon ağırlı bir kadro oluşturma konusunda çok heveslendirdi. Ne dersin, seninle gelecek sene oynanacak turnuvaya gideceğimizi varsayarak keyiflik bir 25 kişilik turnuva kadrosu oluşturalım mı? Eski bir kaleci olarak, kaleci üçlüsünden başlayayım istersen. Onur Kıvrak ne olursa olsun, eldeki kalecilere bakıldığında kadroda olmalı bence. Madem hayal kuruyoruz; tarzını çok beğenmediğim Volkan Babacan'ı kadro dışı bırakıyorum ve maç kondisyonunu görmezden gelip 2.kaleci olarak Fenerbahçe'li Ertuğrul'u kadroya alıyorum. 3. kaleci tercihim ise; biraz tecrübeden yana. Kariyeri boyunca hak ettiği değerin verilmediğini düşündüğüm Hakan Arıkan'ı 3.kaleci olarak seçiyorum. Aslında bu Avrupa'da oturmuş bir sistem. Kulüp takımları da milli takımlar da 3.kalecisini tecrübeli kalecilerden seçiyor. Ama bizde maalesef "Oynayamıyorsam bırakırım abi!" mantığı var. Bu konuyu aşmamız gerekli artık. Bu mantıkla 3.kaleci Volkan Demirel derdim. Ama egosunu ve 3.kaleci olmayı kabul etmeyeceğini bildiğimden dolayı, genç oyunculara örnek olma konusunda da daha fazla güvendiğim Hakan Arıkan son kaleci tercihim olacak. Kaleyi sağlama aldık; savunmaya geçelim ve sözü sana bırakayım.
Ayberk Yılmaz: Yıllardır "Hakan Şükür gibi bir santrfor, Sergen Yalçın vari bir orta saha, Rüştü Reçber kalitesinde bir kaleci çıkaramadık." der dururuz, ki bence de öyle. Ancak bana göre en büyük özlemimiz Alpay, Bülent, Ogün vb. kalitesinde savunma elemanları yetiştiremememiz. 'Tartışmasız bir şekilde' tandeme yerleştirebileceğimiz tek bir isim bile yok. Semih Kaya, Ersan Gülüm, Ömer Toprak gibi isimler son zamanlarda milli takımın gediklisi olmuş olsalar da, ne yazık ki aradığımız özellikleri barındıran isimler değiller. Sayısız eksiklerinin yanı sıra, beraber oynama alışkanlıklarına da sahip değiller. Bu üçlüyü uzun yıllardır takip etmemize rağmen, bir arpa boyu gelişim kaydettiklerini de maalesef göremedik. Bu nedenle eksikleri olan, ancak gelişime açık vizyon sahibi genç oyuncuları ön plana çıkarmak istiyorum. Ki bu isimlerden ikisi beraber oynama alışkanlığına da sahip; Atınç Nukan ve Sezer Özmen...
2006-2010 yılları arasında Beşiktaş altyapısında beraber forma giyen bu iki isim, Furkan Şeker ile birlikte muhteşem işlere imza atmışlardı. 13-18 yaş arası 150'ye yakın maç ve 1500'e yakın antrenmana 'birlikte' çıktılar, gelişim kaydettiler. Serpil Hamdi Tüzün gibi bir hocaları, çocukluğa dayanan arkadaşlık bağları, Alman-Fransız 2. liglerinde şanslarını denemekten çekinmeyecek cesaret ve vizyonları vardı... Leipzig ve Metz belki de bu sene Bundesliga ve Ligue 1'e yükselecek ve takımları ile birlikte Sezer ve Atınç da çok yol katedecek. Eğer şansları yaver giderse, 2018 Dünya Kupası zamanı Major liglerde oynayan 2 genç stoperimiz olacak. Bu nedenle geç kalmadan bu ikiliyi kadroya dahil etmek, önümüzdeki 10 yıl için bir umut ışığı olabilir...
3. adayım ise, listeye 1. sıradan girecek bir isim; Kaan Ayhan. Stoper, sağ bek ve orta sahada görev alabilen Kaan, milli takım için muazzam bir silah konumunda. Stoper oynat, gerektiğinde sağa çek, çok zorda kalırsan orta sahaya at! Yaşı henüz 20 ve hali hazırda en iyi eğitimi alabileceği takımlardan birinde görev alıyor; Schalke...
Listenin 4. sırasında yer alacak isim ise -bana göre- Hakan Balta. Bu genç kadroda yaşanabilecek deneyim ve özveri açığını ancak 'O' kapatabilir. Mevcut formu ile de bu görevi sonuna kadar hak ediyor.
Bek konusunda ise fazla düşünmemek gerektiği kanısındayım. Ülkenin en iyi 5 bekinin 4'ü, Fenerbahçe forması giymekte. Gökhan Gönül, Şener ve Caner hemen herkesin hemfikir olabileceği bir isim. Hasan Ali ve Emre Taşdemir'i ise 4. ve 5. adaylar olarak listeme dahil edebilirim. Ancak Emre Taşdemir henüz hiçbir şey kanıtlamadığı için, kendisine pek sıcak bakmıyorum...
Dilersen bir sonraki mevkiye, orta sahaya geçelim. Yeni futbolun kalbi olan bu mevki için görüşlerin nelerdir?
Burak Akçay: Orta saha için çok iyi alternatiflere sahibiz bana göre. Hatta iddialı olacak belki ama Avrupa'nın yetenek anlamında en iyi 3 orta sahası arasına girebileceğimizi düşünüyorum. Arda Turan ile Hakan Çalhanoğlu'nu en başta yazıyorum bir kere. Uluslararası arenada kendini kanıtlamış oyuncularımız Arda ve Hakan. Takımda ilk onlar yazılmalı, etrafı sonra doldurulmalı bence. Tam bir joker olan, orta sahanın gizli kahramanı Mehmet Topal'ı da tecrübeli kontenjanından yanlarına ekliyorum. Gençlere destek ve örnek olma konusunda da takıma büyük katkısı olacaktır. Aklı futbolda olan bir Gökhan Töre de vazgeçilmezlerimden olur kesinlikle. Onun gibi patlayıcı bir oyuncuya dünyada her milli takımın ihtiyacı var. Beşiktaş'ta skorer tarafı da çok gelişti Gökhan'ın ve olgunlaştı da. Patlayıcı güç deyince aklıma gelen diğer isim de Alper Potuk. Kilitlenen maçlarda hızıyla kilit açacak, gerektiğinde orta saha ve önlibero da oynayabilecek bir Alper de kadroda her an bulunması gereken isimlerden. Fenerbahçe'de henüz tam ritmini bulamasa da Ozan Tufan da mutlaka kadroda olmalı. Öyle bir potansiyeli var ki; bir anda form tutup 25 Milyon Euro'luk bir transfer yapsa kimse şaşırmaz sanırım. Roma'da neredeyse hiç süre alamasa da Bucaspor günlerinden beri hayran olduğum Salih Uçan da benim büyük ümit bağladığım gençlerimizden biri. Futboldışı bir sorunu var gibi geliyor bana. Gizli bir sakatlık, psikolojik bir durum vs.,nedir adını koyamıyorum. Ama o sorunu da atlatırsa önünde çok güzel yıllar var Salih'in. Bu sene Almanya'da flaş bir çıkış yakalayan Yunus Mallı da artık kadroya entegre edilmesi gereken isimlerden. Senin de çok beğendiğini bildiğim Oğulcan Çağlayan'ı da geniş kadroya katma taraftarıyım. Kanatta, orta sahada, "second striker" rolünde kullanabileceğimiz bir yetenek kendisi. İleride de bir Avrupa transferi bekliyorum ondan. Tabi ki Oğuzhan'ı unutmuyorum. Bu sene bir maestro olma yolunda ilerleyen Oğuzhan Özyakup da kadronun kilit isimlerinden olabilecek yetenekte. Formda bir Mehmet Ekici ve eski günlerine dönecek bir Nuri de takımda kendine her daim yer bulabilecek isimler. İki senedir Hollanda'da ciddi süreler alıp göz dolduran Bilal Başacıkoğlu da geniş kadroda mutlaka yer almalı. Hatta keşke süre alsa da kadroda yer bulsa dediğim bir de Uygar var. O kadar geniş bir yelpaze var ki bu bölgede seçim yapmak çok zor gerçekten. Bu zor görevi atlatıp kritik bölgeye geçelim şimdi de. Takımımızda gol yükünü kimler çekecek?
Ayberk Yılmaz: Oyun stilini pek beğenmesem de, son 5 yıla damga vuran Burak Yılmaz gerçeğini es geçemeyiz. Çok yönlü bir oyuncu değil, ancak beklenmedik zamanlarda skoru değiştirme kapasitesine sahip bir isim. Brezilya Milli Takımı'nın bile forvet rotasyonunda sıkıntı yaşadığı bu dönemde, Burak Yılmaz'sız bir aday kadro düşünemiyorum. Ancak kendisini ilk 11'e yazma gafletinde de bulunamayacağım...
Kapasite olarak bu ülke topraklarının çok üzerinde 2 isme sahibiz; Cenk Tosun ve Muhammet Demir. Sevilla ve Valencia gibi başaltı takımlarda rahatlıkla forma giyebileceklerine inandığım bu ikili, kısa sayılmayacak bir süre birlikte oynama şansı da yakaladı. Beraber oynamaya alışkın, birbirlerinin arkasında yedek beklemekten dolayı hır çıkaracak isimler değiller. En önemlisi arkadaşlar ve çok yetenekliler. Forvet mevki için aklımdaki üçlüyü bu şekilde özetleyebilirim. Ama Fernandao'nun Türk vatandaşı olup, Milli Takım'a dahil olma durumunu da %100 desteklerim. İsmi bile hazır şimdiden: "Ferdi" Teknik ve hızlı forvetlerimiz olsa da, -tabir-i caizse- ayıboğan bir santrfora da ihtiyacımız bulunuyor. Fernandao'nun kadroya dahil olması durumunda ise, Burak Yılmaz'ı feda edebilirim;
Güç : Fernandao, Teknik : Cenk Tosun, Hız : Muhammet Demir
Şahsi kanaatim; her tür ihtiyaca cevap verebilecek, çok yönlü bir forvet hattı.
Burak Akçay: Son olarak hayali kadromuzu toparlayıp noktayı koyalım o zaman.
Kaleci: Onur Kıvrak, Ertuğrul Taşkıran, Hakan Arıkan.
Savunma: Gökhan Gönül, Şener Özbayraklı, Atınç Nukan, Kaan Ayhan, Sezer Özmen, Hakan Balta, Caner Erkin,
Orta saha: Mehmet Topal, Ozan Tufan, Salih Uçan, Oğuzhan Özyakup, Gökhan Töre, Hakan Çalhanoğlu, Arda Turan, Yunus Mallı, Mehmet Ekici, Alper Potuk, Oğulcan Çağlayan
Forvet: Fernandao, Cenk Tosun, Muhammet Demir, Burak Yılmaz.
Artı Kontenjan: Nuri Şahin - Bilal Başacıkoğlu- Uygar Mert Zeybek- Emre Taşdemir- Hasan Ali
Kurgusal 11:
Onur Kıvrak
Gökhan Gönül (Şener) - Kaan Ayhan - Atınç Nukan - Caner Erkin
Oğuzhan Özyakup - Mehmet Topal (Ozan Tufan)
Gökhan Töre - Hakan Çalhanoğlu - Arda Turan
Fernandao
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder