Nafile...Ne iç acıtan bir kelimedir bakıldığında. En çok
"nafile" yapılan şeyler acıtır insanın canını. Hiçbir şeye üzülmezsin
belki. Ama nafile çabalar, nafile sevgiler, nafile yaşanmışlıklar can yakar.
Çaresizliği en iyi anlatan cümlelerden biridir "nafile"
Bir futbolcusun örneğin... Final maçına çıkacaksın. Yıl boyu
o maçı beklemişsin. Tüm sene çalışmışsın, özelinden kısmışsın. Hatta belki
haftalardır bu maçı oynuyorsun kafanda. Tribünde gözlemciler seni izlemeye
gelecek. Haberini almışsın. Kaderini belirleyecek bu maç belki de. Maç
başlıyor. Tak 3.dakika bir düdük. Yaptığın müdahaleyi kırmızı kartlık görmüş
hakem. Ağır bir karar. Tüm hafta çalıştığın, kafanda defalarca oynadığın,
kupayı kaldırdığın sahneyi defalarca gözünde canlandırdığın o maç senin için yok
artık. Takımın 10 kişi, sen saha dışında. Tüm çalışmalar, tüm emekler nafile...
Yada bir öğrencisin...Bir Türkiye gerçeği olarak senelerdir
tek bir sınava endeklemişsin hayatını. Gece gündüz demeden çalışmış, uykundan
kesmiş, gezmenden fedakarlık etmiş kitapları hatmetmişsin. Annen, baban
umutlarını sana bağlamış. 1 sene hatta birkaç sene bitkisel bir hayat
yaşamışsın. Sınav yerine giderken içinde bulunduğun araç bozuluyor. Geç
kalıyorsun sınava. Tüm umutlar yerle bir. Tüm çalışmalar, kitap başında geçirilen
geceler nafile...
Bir babasın yada...Yıllarca çocuğun için çalışmış, yatırım
yapmış, kendinden kısıp üstüne başına bir şeyler almışsın. En güzel yiyecekleri
yedirmiş, zamanının önemli bir kısmını ona ayırmış yaşama dair biriktirdiğin ne
varsa sermişsin önüne...Sonra yıllar geçmiş. Bir bakmışsın bir huzurevi
köşesindesin. Ne bir bakanın var ne de arayıp soranın. Tüm emekler, tüm
fedakarlıklar, yürekte biriktirilen sevgiler nafile...
Peki gerçekten "nafile" mi? Çaresizliğe dair çok
şeyler anlatan "nafile" sözcüğü aynı zamanda elinden gelenin en
iyisini yapmış olmanın huzurunu da barındırmıyor mu içinde? Ucu bucağı olmayan
sonsuz bir huzur...Ya o maça yeteri kadar hazırlanmasaydın da daha 3.dakika
adele sakatlığından sedyeyle çıksaydın o sahadan? Ya o sınava hazırlanacağına
gezip tozsaydın ve sınavda berbat bir derece alıp tüm aileni hayal
kırıklıklarına sürükleseydin? Ya seneler geçmiş ve o huzurevinde yatarken
oturup düşündüğünde "Çocuğumla zamanında yeteri kadar ilginmedim. İyi bir
baba olmadım. Şimdi bu yaptıklarımın cezasını çekiyorum" deseydin?
"Nafile" ile "Keşke" nin savaşında her
zaman nafile kazanır unutmayın..."Keşke" yoğun pişmanlıklar içerir
içinde. Kendinizi soru işaretleri içerisinde oradan oraya sürüklenirken
bulursunuz. Binlerce olasılık, milyonlarca ihtimal uçar oradan oraya. Ya o son
ısınmayı iyi yapsaydım? Ya o gün gezeceğime birkaç soru daha çözseydim? Ya
çocuğuma biraz daha ilgi gösterseydim? Her soru karşısında bir olasılık. Her
yeni olasılıkla birlikte gelen yepyeni sorular...
Oysa "nafile" öyle mi? Elinden gelen her şeyi
yapmanın huzuru neye değişilebilir hayatta? Sonu güzel bitmese, hatta
fiyaskoyla bile sonuçlansa insanın kendine olan saygısını kaybetmemesi kadar
güzel bir şey var mı? Hayat NAFİLE ile KEŞKEler arasında gidip gelen bir
yoldur. NAFİLEleri az bir hayatınız olsun diyemeyeceğim ben bu yüzden. Umarım
KEŞKEleriniz az olur hayatta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder