8 Nisan 2015 Çarşamba

Nafile ile Keşke'ler Arasında Gidip Gelen Bir Yoldur Hayat...

Nafile...Ne iç acıtan bir kelimedir bakıldığında. En çok "nafile" yapılan şeyler acıtır insanın canını. Hiçbir şeye üzülmezsin belki. Ama nafile çabalar, nafile sevgiler, nafile yaşanmışlıklar can yakar. Çaresizliği en iyi anlatan cümlelerden biridir "nafile"

Bir futbolcusun örneğin... Final maçına çıkacaksın. Yıl boyu o maçı beklemişsin. Tüm sene çalışmışsın, özelinden kısmışsın. Hatta belki haftalardır bu maçı oynuyorsun kafanda. Tribünde gözlemciler seni izlemeye gelecek. Haberini almışsın. Kaderini belirleyecek bu maç belki de. Maç başlıyor. Tak 3.dakika bir düdük. Yaptığın müdahaleyi kırmızı kartlık görmüş hakem. Ağır bir karar. Tüm hafta çalıştığın, kafanda defalarca oynadığın, kupayı kaldırdığın sahneyi defalarca gözünde canlandırdığın o maç senin için yok artık. Takımın 10 kişi, sen saha dışında. Tüm çalışmalar, tüm emekler nafile...

Yada bir öğrencisin...Bir Türkiye gerçeği olarak senelerdir tek bir sınava endeklemişsin hayatını. Gece gündüz demeden çalışmış, uykundan kesmiş, gezmenden fedakarlık etmiş kitapları hatmetmişsin. Annen, baban umutlarını sana bağlamış. 1 sene hatta birkaç sene bitkisel bir hayat yaşamışsın. Sınav yerine giderken içinde bulunduğun araç bozuluyor. Geç kalıyorsun sınava. Tüm umutlar yerle bir. Tüm çalışmalar, kitap başında geçirilen geceler nafile...

Bir babasın yada...Yıllarca çocuğun için çalışmış, yatırım yapmış, kendinden kısıp üstüne başına bir şeyler almışsın. En güzel yiyecekleri yedirmiş, zamanının önemli bir kısmını ona ayırmış yaşama dair biriktirdiğin ne varsa sermişsin önüne...Sonra yıllar geçmiş. Bir bakmışsın bir huzurevi köşesindesin. Ne bir bakanın var ne de arayıp soranın. Tüm emekler, tüm fedakarlıklar, yürekte biriktirilen sevgiler nafile...

Peki gerçekten "nafile" mi? Çaresizliğe dair çok şeyler anlatan "nafile" sözcüğü aynı zamanda elinden gelenin en iyisini yapmış olmanın huzurunu da barındırmıyor mu içinde? Ucu bucağı olmayan sonsuz bir huzur...Ya o maça yeteri kadar hazırlanmasaydın da daha 3.dakika adele sakatlığından sedyeyle çıksaydın o sahadan? Ya o sınava hazırlanacağına gezip tozsaydın ve sınavda berbat bir derece alıp tüm aileni hayal kırıklıklarına sürükleseydin? Ya seneler geçmiş ve o huzurevinde yatarken oturup düşündüğünde "Çocuğumla zamanında yeteri kadar ilginmedim. İyi bir baba olmadım. Şimdi bu yaptıklarımın cezasını çekiyorum" deseydin?

"Nafile" ile "Keşke" nin savaşında her zaman nafile kazanır unutmayın..."Keşke" yoğun pişmanlıklar içerir içinde. Kendinizi soru işaretleri içerisinde oradan oraya sürüklenirken bulursunuz. Binlerce olasılık, milyonlarca ihtimal uçar oradan oraya. Ya o son ısınmayı iyi yapsaydım? Ya o gün gezeceğime birkaç soru daha çözseydim? Ya çocuğuma biraz daha ilgi gösterseydim? Her soru karşısında bir olasılık. Her yeni olasılıkla birlikte gelen yepyeni sorular...

Oysa "nafile" öyle mi? Elinden gelen her şeyi yapmanın huzuru neye değişilebilir hayatta? Sonu güzel bitmese, hatta fiyaskoyla bile sonuçlansa insanın kendine olan saygısını kaybetmemesi kadar güzel bir şey var mı? Hayat NAFİLE ile KEŞKEler arasında gidip gelen bir yoldur. NAFİLEleri az bir hayatınız olsun diyemeyeceğim ben bu yüzden. Umarım KEŞKEleriniz az olur hayatta...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder