Not : Fransa Ligi’ne ait 2012-2013
sezonu değerlendirmeleri ile başlayıp genç oyuncuların ligin karakterini
değiştirmesine uzanan, oradan da Türkiye Ligi ile ilgili sorunların, Beşiktaş
ile kesiştiği noktaların tedavisi için kaleme aldığım bir yazıdır. Baştan sona
okunmadığı takdirde “anlatmak istediğim” noktaların kaçma ihtimali oldukça
yüksek. Bu nedenle eksiksiz olarak okunması taraftarıyım. Tabii ki okurken
“Profesyonel Fransa” ve “Amatör Beşiktaş” yazarı olduğumu unutmadan göz
gezdirmenizi tavsiye ederim.
Okuduğunuz için “peşinen” teşekkür ederim…
Okuduğunuz için “peşinen” teşekkür ederim…
- - - - - - - - - -
LIGUE I 2012-2013 / YILIN KADROSU
35 KİŞİLİK GENİŞ KADRO
(1988 ve Sonrasında Doğan Oyuncular)
Kaleci
David Ospina – Anthony Lopes
Sağ Bek
Serge Aurier - Sebastien Corchia –
van der Wiel
Stoper
Bruno Ecuele – Kurt Zouma –
Abdelhamid El Kaoutari –
Aymen Abdennour - Samuel Umtiti –
Dejan Lovren
Sol Bek
Lucas Digne - Fabrice N’Sakala -
Jerome Roussillon
Chris Mavinga – Timothee
Kolodziejczak
Orta Saha (Defansif / Box to Box)
Etienne Capoue – Maxime Gonalons -
Adrien Rabiot
Grzegorz Krychowiak – Salif Sane –
Joshua Guilavogui
Ofansif Orta Saha (Sağ Kanat –
Orta – Sol Kanat)
Remy Cabella - Ryad Boudebouz –
Wahbi Khazri – Yohan Mollo –
Romain Alessandrini - Alain Traore
– Younes Belhanda – Henri Saivet – Ronny Rodelin – Clemet Grenier - Andre Ayew
– Alexandre Lacazette
Forvet (Santrafor)
Pierre-Emerick Aubameyang – Wissam
Ben Yedder
- - - - - - - - - -
Açıkçası yaş sınırı olmadan
oluşturmuş olduğum geniş listede Daniç, Payet, Valbuena, Hilton, Sane, Matuidi,
Agassa, Ochoa vb. gibi isimler de yer almıştı. Ancak gerek inceleme altına
alınacak oyuncu sayısının 100’e yaklaşması, gerekse yaşı geçkin bazı
oyuncuların 2013-2014 sezonu ve sonrası için rasyonel bir yol sunmayacağı
kanaatine vardım.
Bu tip incelemeleri günlük,
haftalık veya aylık olarak yapmıyorum. “Belki 2020 senesine kadar yapacağım
işlerin küçük de olsa bir bölümünü aradan çıkarabilirim.” düşüncesiyle adım
atıyorum. Çünkü önümüzdeki 3 sene boyunca Ligue I’e damga vurabilecek
jenerasyonun 1988-1995 nesli olduğu oldukça aşikar. Bu nedenle iki yazı dalını
tek başlık altında toplamaya karar verdim.
2013-2014 Ligue I Bahis Klavuzu;
2013-2014 Ligue I Bahis Klavuzu;
Ligue I’de “Olmuş bu çocuk” diye
nitelendirilebilecek genç oyuncular;
Oyuncuların tek tek incelemesini
yapar mıyım, bilemiyorum. Çünkü asıl işim bu değil. Zaten isimlerden çok
projelere önem veren biri olarak, “oyuncu” bazında karalama yapmak istemiyorum.
Ancak genel oyuncu profillerinin değişiminin, Fransa futboluna yansımasını
tabii ki konuşacağız;
Yine “soru-cevap” şeklinde
ilerlemekte fayda olduğunu düşünüyorum. Gerçi bugünkü soru-cevap kısmı “çok
kısa” olacak olsa da, uzun bir cevap ile yanıt vermeye çalışacağım. Bu nedenle
futbolseverlerin kafasına takılan Fransa imajının nasıl değiştiğini örneklerle
açıklamak zorundayım;
FRANSA FUTBOLUNU DEFANSİF VE SIKICI OLARAK BİLİRDİK. SON YILLARDA HÜCUM KALİTESİNİN ARTMA SEBEBİ NE OLABİLİR ?
FRANSA FUTBOLUNU DEFANSİF VE SIKICI OLARAK BİLİRDİK. SON YILLARDA HÜCUM KALİTESİNİN ARTMA SEBEBİ NE OLABİLİR ?
2000’li yılların başına dönersek,
sorunun cevabını bulmuş olacağımızı tahmin ediyorum. Bu yıllara kadar Fransız
takımlarının orta sahasını fizik olarak kuvvetli, uzun boylu ve tercihen
“ithal” oyunculardan kurduklarını görüyoruz. Mali, Fildişi, Senegal ve Kamerun
orijinine sahip Diarra-Sissokkogiller, ligi abluka altına almıştı. Ancak
“80’lerin başı” olarak nitelendirilebilecek bu jenerasyon Fransa dışına göç
ettikçe, Ligue I farklı bir çözüm arayışına gitti. Yaklaşık 5 sene önce
takımların %90’ı “siyahi” ön liberolar ile oynarken, günümüzde bu sayı %50’lere
kadar geriledi. 25 yaş altı merkez ve defansif orta sahalara bakarsak, durumun
ne şekilde değiştiğini görebilirsiniz;
Etienne Capoue, Maxime Gonalons, Adrien
Rabiot, Grzegorz Krychowiak, Salif Sane, Joshua Guilavogui vb.
Bu oyuncuları sadece “çapa” olarak
nitelendirmek çok yanlış olur. Günümüz futboluna uygun, “gerektiği kadar
yaratıcı” orta saha elemanlarından oluşan bir küme görüyoruz. Hatta yeri
geldiği zaman 4-3-3’ün orta üçlüsünde, üçgenin sivri ucunu oluşturan köşe de
olabiliyor bu isimler. Bu nedenle Fransa futbolunda gollerin artmasının başlıca
sebeplerinden birini bu olarak görüyorum.
Bir diğer sebep de bek oyuncuları
ile ilgili;
Serge Aurier, Sebastien Corchia, Samuel
Umtiti, Lucas Digne, Fabrice N’Sakala, Jerome Roussillon, Chris Mavinga,
Timothee Kolodziejczak, van der Wiel gibi 25 yaş altı “harika” bek oyuncuları
var Ligue I’de. İşin ilginç tarafı saydığım 10 oyuncunun 8’inin sol bekte görev
alması. (Corchia ve Wiel hariç) Umtiti ve Aurier’nin asıl yerleri sol bek
olmasa da, sahanın bu alanında da harika işler çıkarabiliyorlar. 25 yaş altı
8-9 bek oyuncusu saydım ki 25’in üzerinde de bir o kadar değerli oyuncular
olduğunu siz düşünün. (Jallet, Maxwell ve Dabo vb.)
Kısacası Fransa Ligi’nin “en kaliteli bölgesi” merkez orta saha değil ! Bek oyuncuları Ligue I’in karakterini yansıtan en önemli unsur haline gelmiş durumda. Bu da ortada sıkışan oyunun (deefansif gücü yüksek orta sahalar nedeniyle) kanatlara açılması için muhteşem bir etkendi…
Muhteşem sol beklerin tek katkısı savunmaya değil elbette… Bu sol bekler, sol ön oyuncularının da işini kolaylaştırıyor… Daniç, Rothen ve Payet gibi oyuncuların muhteşem performansındaki sebep de bunun ta kendisi. (Asist krallığında zirveye oynayan sol ön oyuncuları) Ligue I’in en etkili kanat oyuncularının %75’inin “SOL”dan geldiğini unutmayalım !
Sağ ön oyuncuları ne geriden destek görebiliyor, ne de ileriye çıktıklarında rakip sol bekleri kolayca altadebiliyor. Fransa’nın en güçlü yanı “sol bek” pozisyonu olduğu için, en zayıf halka da doğal olarak “sağ açık” oluyor…
Bu noktada da “Ofansif yönü kuvvetli” oyuncular devreye giriyor. Büyük bir çoğunlu sol kanat ve ofansif orta saha olan 25 yaş altı oyunculara da bir göz atalım;
Remy Cabella - Ryad Boudebouz – Wahbi Khazri – Yohan Mollo –
Kısacası Fransa Ligi’nin “en kaliteli bölgesi” merkez orta saha değil ! Bek oyuncuları Ligue I’in karakterini yansıtan en önemli unsur haline gelmiş durumda. Bu da ortada sıkışan oyunun (deefansif gücü yüksek orta sahalar nedeniyle) kanatlara açılması için muhteşem bir etkendi…
Muhteşem sol beklerin tek katkısı savunmaya değil elbette… Bu sol bekler, sol ön oyuncularının da işini kolaylaştırıyor… Daniç, Rothen ve Payet gibi oyuncuların muhteşem performansındaki sebep de bunun ta kendisi. (Asist krallığında zirveye oynayan sol ön oyuncuları) Ligue I’in en etkili kanat oyuncularının %75’inin “SOL”dan geldiğini unutmayalım !
Sağ ön oyuncuları ne geriden destek görebiliyor, ne de ileriye çıktıklarında rakip sol bekleri kolayca altadebiliyor. Fransa’nın en güçlü yanı “sol bek” pozisyonu olduğu için, en zayıf halka da doğal olarak “sağ açık” oluyor…
Bu noktada da “Ofansif yönü kuvvetli” oyuncular devreye giriyor. Büyük bir çoğunlu sol kanat ve ofansif orta saha olan 25 yaş altı oyunculara da bir göz atalım;
Remy Cabella - Ryad Boudebouz – Wahbi Khazri – Yohan Mollo –
Romain Alessandrini - Alain Traore
– Younes Belhanda – Henri Saivet – Ronny Rodelin – Clemet Grenier - Andre Ayew
– Alexandre Lacazette
Kimi golcü, kimi asist kralı… Ama
ortak özellikleri %75’inden fazlasının orta ve sol tarafta görev alması… Fransa
Ligi’nde yıldızlaşan hücum oyuncularının sahanın bu alanlarında öne çıktığını
fark etmek hiç de zor değil !
Gelelim kalecilere;
Fransa Ligi’ni “Fransa Ligi” yapan en önemli unsurlardan birisidir kalecider. Daha doğrusu “eskiden” öyleydi… Köpke, Barthez, Lama gibi muhteşem file bekçileriye sevdik Ligue I’i, 90’ların sonuna doğru… Sonraki jenerasyondan da Landreu, Lloris gibi önemli kaleciler yetişti ancak hiçbiri “o eski kaleciler” gibi olmadı… Ki bu sezon biter bitmez Landreu futbolu bıraktı, Lloris de zaten Spurs için ter dökmekte !
Ospina ve Ochoa dışında “genç sayılabilecek” önemli bir kaleci göremiyorum şu an için. Elbette PSG alyapısından gelen muhteşem 2 yetenek var ancak “kaleyi devralan” isimlerden biri değiller. Belki 2015-16 sezonunda onları konuşacağız, bilemiyorum. Ama bu sezon 6 maçta şans bulan Lyon’lu Lopes büyük bir umut Ligue I için. Ama genel olarak baktığımızda “kale” problemi de mevcut bu değerli ligde… Gollerin artmasındaki bir diğer etkenin de bu olduğunu düşünüyorum…
Özetlersek;
1- Eskisi kadar defansif orta sahalar artık yok.
2- Bekler çok daha kuvvetli ve hücumu seven cinsten.
3- Sol ön oyuncularına muhteşem bir yatırım yapılmış durumda.
Gelelim kalecilere;
Fransa Ligi’ni “Fransa Ligi” yapan en önemli unsurlardan birisidir kalecider. Daha doğrusu “eskiden” öyleydi… Köpke, Barthez, Lama gibi muhteşem file bekçileriye sevdik Ligue I’i, 90’ların sonuna doğru… Sonraki jenerasyondan da Landreu, Lloris gibi önemli kaleciler yetişti ancak hiçbiri “o eski kaleciler” gibi olmadı… Ki bu sezon biter bitmez Landreu futbolu bıraktı, Lloris de zaten Spurs için ter dökmekte !
Ospina ve Ochoa dışında “genç sayılabilecek” önemli bir kaleci göremiyorum şu an için. Elbette PSG alyapısından gelen muhteşem 2 yetenek var ancak “kaleyi devralan” isimlerden biri değiller. Belki 2015-16 sezonunda onları konuşacağız, bilemiyorum. Ama bu sezon 6 maçta şans bulan Lyon’lu Lopes büyük bir umut Ligue I için. Ama genel olarak baktığımızda “kale” problemi de mevcut bu değerli ligde… Gollerin artmasındaki bir diğer etkenin de bu olduğunu düşünüyorum…
Özetlersek;
1- Eskisi kadar defansif orta sahalar artık yok.
2- Bekler çok daha kuvvetli ve hücumu seven cinsten.
3- Sol ön oyuncularına muhteşem bir yatırım yapılmış durumda.
4- Beynini kullanan genç ofansif
orta sahalar yoğunlukta.
5- Kalecilerden yana sıkıntı yaşanıyor.
5- Kalecilerden yana sıkıntı yaşanıyor.
Kısacası Ligue I’in çehre
değiştirmesindeki en önemli etkenler “bence” bunlar. 2013-2014 sezonuna da ışık
tutacak bu bölgesel kıyaslamalardan sonra hem Fransa Ligi’ni, hem de ülkemizde
yaşanan bölgesel sıkıntıları bir kez daha düşünmenizi öneriyorum. Ligin
kalitesini artırmak adına “planlı” olarak yapılan bu projenin %5’ini Türkiye’de
görebilmeyi eminim çok isterdik. Yine de bu yolda atılan adımlar beni
umutlandırıyor…
PEKİ FRANSA LIGUE I
NEZDİNDE YAŞANAN BU DEĞİŞİMLERİN, TÜRK FUTBOLU VE BEŞİKTAŞ İLE İLGİLİ
YANSIMALARI NE OLABİLİR ?
Türkiye’de yaşanan “sol bek” sıkıntısı ve ofansif oyuncu bolluğunu da “plansız oyuncu yetiştirme” sorununa bağlıyorum. Çünkü Türk gencinin en büyük hatası “kahraman” olmayı istemek ! Görev adamı, mevkiinin en iyisi gibi tanımlamalar bizim gençlerimizi kesmiyor. Genç oyuncularımız Aurier, Digne, Capoue veya Sane olmak yerine, Messi, Ronaldo, Kaka ve Neymar olmayı düşlüyor. Düşlemek güzel şey. ancak “gerçekçi” olmakta da fayda var…
Türkiye’de en yakından takip ettiğim takım doğal olarak Beşiktaş. Bu nedenle kendi üzerimizden bir örnek vermeyi uygun görüyorum. Son yıllarda “defansif” anlamda umut bağladığımız genç oyuncularımızın, gerçekten “defansif bir oyuncu” olmak için hayal kurmadıklarını biliyoruz;
İsmail Köybaşı (Ofansif Orta Saha), Rıdvan Şimşek (Sağ Açık), Mehmet Sedef (Ofansif Orta Saha), Necip Uysal (Ofansif Orta Saha), Veli Kavlak (Sağ Açık) vb.
Gerçekten “Ben ön libero olmak
istiyorum” veya “Benim hayalim bek olmak” diyen kaç tane genç oyuncu tanıyoruz
? Parmakla sayılabilecek kadar az olduğu kanaatindeyim ! İşin “eğitim”
boyutunda genç oyunculara bu unsurları da aşılayabilmek hayati önem taşıyor. Bu
nedenle altyapı ve transfer edilecek genç oyuncu planlamasında “her mevki için
maksimum beklenti” kriterini uygulamayı ilk koşul olarak görüyorum…
Futboldan anlamayan çocuğun kaleye geçirilmesi, iyi pas atamayan bir gence “sen defansta dur” denmesinin başka bir açıklaması da yok zaten. Umarım Orman – Özen – Biliç üçlemesinde bu unsurların da yerine getirildiğini görürüz. Ben gerçek anlamda buna inanıyorum. Bu inancımı da son günlerde ağzıma takılan, Ulu Önder Atatürk’ün tüyleri diken diken eden o eşsiz sözünü (Atamızın affına sığınarak) revize ettiğim bir cümle ile bitirmek istiyorum;
”Ben sporcunun ZEKİ, ÖNDER ve ÖZEN’li olanını severim.”
Futboldan anlamayan çocuğun kaleye geçirilmesi, iyi pas atamayan bir gence “sen defansta dur” denmesinin başka bir açıklaması da yok zaten. Umarım Orman – Özen – Biliç üçlemesinde bu unsurların da yerine getirildiğini görürüz. Ben gerçek anlamda buna inanıyorum. Bu inancımı da son günlerde ağzıma takılan, Ulu Önder Atatürk’ün tüyleri diken diken eden o eşsiz sözünü (Atamızın affına sığınarak) revize ettiğim bir cümle ile bitirmek istiyorum;
”Ben sporcunun ZEKİ, ÖNDER ve ÖZEN’li olanını severim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder