3 Temmuz 2013 Çarşamba
PEDRO CAMILO FRANCO
PEDRO CAMILO FRANCO (BEŞİKTAŞ) 23.04.1991 / KOLOMBİYA 2005-2009 yılları arasında çalıştığım sitelerde (bahis yorumları haricinde) Türkiye’ye gelen yabacı oyuncuları mercek altına alır, yakından tanıdığım oyuncular hakkında bilgiler vermeye çalışırdım. Yıl oldu 2013… Artık sadece bahisle ilgili yazıyorum ama beni heyecanlandıran, heyecandan da öte umutlandıran bir yapılanmaya şahit oluyor gözlerim. Hevesleniyorum da doğal olarak… Öncelikle “Sıkça Sorulan Sorular” ile başlayalım; 1-) Bu kadar iyi bir futbolcuyla neden A Milli Takım’da Görev almıyor? Kısaca değineyim; Kolombiya Milli Takımı’nda birbirinden önemli stoperler görev alıyor. Milan’ın 37 yaşındaki stoperi Mario Yepes, uzun yıllar boyunca Atletico Madrid’in as elemanı olup geçtiğimiz sezon Cruz Azul’a giden 34 yaşındaki Luis Perea ve 2 senelik Sevilla macerasının ardından Club America’da başarılı bir performans sergileyen 32 yaşındaki Aquivaldo Mosquera bunlardan başlıcaları… 2014 Dünya Kupası’na katılabilmek için bu tecrübeli stoperleri tercih eden Jose Pekerman’ın “Pedro Franco’yu Milli Takıma almama sebebi” olarak nitelendirebiliriz. İddialı bir biçimde de sorunun cevabını sonlandırayım; 2014 Dünya Kupası’nda olmasa bile, şampiyonanın hemen ardından Milli Takımı bırakacak olan bu 3 önemli stoperin yerine düşünülen “ilk isim” Pedro Franco’dur. Yedek olarak değil, direk 11 oyuncusu olacağına da adım gibi eminim… 2-) Sözleşme şartları enteresan görünüyor. Neden ilk 2 sene fazla maaş alıp, son 3 sene daha az para alacak? Bu soruyu soranları anlayabiliyorum ancak Zeki Önder Özen’in kafasındaki “uzun vadeli planlama” tıkır tıkır işlerse, her iki taraf için de “oldukça mantıklı” bir sözleşme olduğunu fark edeceksiniz. Nasıl mı? Kısaca şöyle; 2013-2014 ve 2014-2015 / 750.000 Euro 2015-2016, 2016-2017 ve 2017-2018 / 500.000 Euro Pedro Franco’dan beklentilerin büyük olduğunun farkındayız ancak “İlk kez Güney Amerika dışına çıkacak bir oyuncu” için risk faktörü her zaman vardır. Ama iyi oynarsa elden kaçma ihtimali de çok yüksektir. Bu nedenle 5 yıllık bir kontrat imzalayıp, ileriki senelerde ücreti düşürmek Beşiktaş’ın lehine bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Eğer iyi oynarsa iyi bir bonservisle satılır, oynayamazsa 500.000’luk cüzi maaşıyla Türkiye veya Güney Amerika takımlarına rahatça kiralanabilir. Üstelik “maç başı ücret” de yok ! “Peki Franco’nun bu işten çıkarı ne?” Onu da şöyle özetleyebilirim… Franco eğer ilk 2 sene içinde başarılı bir performans gösterirse, (Milli Takım’da da ilk 11’de oynayacağı için) Avrupa devlerinin kıskacına girecektir. Bu nedenle 2015-16 sezonu başında “Milyon Euro” olarak tanımlanabilecek transfer teklifleri alacaktır. (Ki 700.000 Euroluk bir teklifi Inter’den almıştı ancak bonservis problemi nedenliyle transfer gerçekleşmemişti) Bu nedenle Franco için ilk 2 senelik ücret çok daha önemli bir yer kaplamaktadır. Bu sözleşmenin bir diğer iyi ratafı da Pedro Franco’nun kendine olan güvenidir; ”Ne de olsa 2 sene sonra hem Beşiktaş’ın, hem de Milli Takım’ın değişmezi olacağım. Avrupa devlerine transfer olma ihtimalim artacak ancak olmasam bile kulübüm beni elinde tutmak için yıllık gelirimi artıracaktır.” Franco’nun kafasının içinde çizdiği yol haritasının bu şekilde olduğundan kuşkum yok… 3-) Franco ilerleyen zamanlarda “idol stoper” haline gelebilir mi? Bu soruyu da şu şekilde yanıtlayayım; Pedro Franco bu sezon başında “Adidas Kolombiya” için çekilen reklam filmlerinde “tek kişilik dev kadro” olarak yer aldı. Ne Yepes, ne Falcao ne de Jackson Martinez… Reklamda oynayan tek isim Pedro Franco’ydu. Bu da onun kendi ülkesinde ne kadar çok sevilen ve saygı gören genç bir yıldız adayı olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Belki Falcao, Martinez veya Yepes kadar isim yapamaz ancak henüz 21 yaşında “rol model” olma yolunda adımlar atan birinden bahsettiğimizi unutmamak lazım… 4-) Pedro Franco ile Inter, Porto ve M.City’nin ilgilendiği doğru mu? Evet, doğru. 2011 yılında inanılmaz bir performans gösterdiği turnuvaların ardından bu 3 takım da kendisini takibe aldı. Ancak Avrupa devleri (Özellikle de Porto) bu tip genç Kolombiyalıların öncelikle başka bir ülkede futbol oynadığını görmek isterler; Örnek vermek gerekirse; Meksika’da oynayan J.Martinez, River Plate’de parlayan R.Falcao ve Boca Juniors’a gittikten sonra Avrupa kapılarını açan F.Guarin… Bu 3 oyuncunun hepsi Porto’nun yolu tuttu… Bu nedenle Franco’nun da Brezilya veya Arjantin’e gitmesini beklediler ancak 2,5 milyon euroluk bonservisi, onun bu ülkelere gidebilmesine engel oldu. O da çareyi “başaltı” olarak tabir edilen Avrupa kulüplerine gitmekte buldu… Ki buna rağmen Inter’in resmi bir teklif yapmış olduğunu biliyorum. 700.000 Euro bonservis ve yıllık 700.000 Euro’luk 3 senelik bir kontrat önerdiler ancak Franco bunu kabul etmesine rağmen kulübü bu bonservis bedelini az bulup, oyuncusunu göndermedi… Başta da belirttiğim gibi Porto’nun hamle yapmama sebebi de oyuncunun yurtdışı tecrübesinin olmamasıydı… İşin M.City boyutuna gelirsek; 2006-2007 sezonunda Millonarios’un başına Juan Carlos Osorio getirildi. Osorio Manchester City’nin eski yardımcı antrenörlerinden birisiydi ve ilk teknik adamlık tecrübesini Millonarios’ta yaşamaya başlıyordu. Takımın başında çıktığı 24 maçta 11G, 6B, 7M aldı ve sezon sonu görevinden ayrıldı. Ancak Osorio’nun altyapı takımına verdiği önem de tartışılmazdı. O dönem 15 yaşında olan Pedro Franco da Osorio’nun radarına girmişti. Pedro’nun 2011 yılındaki muhteşem performansının ardından bu oyuncuyu soruşturmaya başlayan kulüpler arasında M.City de vardı. Osorio ile iletişim kuruldu ve “gelecek vadeden bir oyuncu” cevabını aldılar. Ancak basına yansıyan resmi bir teklif olmadı… Başarıları; 2011 Toulon Turnuvası (En Değerli Savunma Oyuncusu) 2011 Toulon Turnuvası (Şampiyonluk) 2011 U-20 Şampiyonası (Çeyrek Final) (Kolombiya U-20 MVP) 2011 Kolombiya Kupası Şampiyonluğu (1963’ten sonra ilk kez) 2012 Kolombiya Lig Şampiyonluğu (1988’den sonra ilk kez) “Başarıları” bölümü de 22 yaşında bir oyuncu için hiç fena sayılmaz. Kendi yaş grubu ile Dünya Şampiyonluğu, Lig Şampiyonluğu ve Kupa şampiyonluğu… Üstüne üstlük “en değerli savunma oyuncusu” ödülü… Ki bu ödülü aldığı turnuvada (2011 Toulon Turnuvası) kendi kalesine gol atan tek oyuncu Franco’ydu. (4-1 kazandıkları Fildişi maçında skoru 4-1’e getiren gol) Yetmezmiş gibi finalde de penaltı kaçırdı ancak bunlara rağmen bu ödülü aldı. Bir de kendi kalesine gol atmayıp, finaldeki penaltıyı atsa “büyük bir ihtimalle” MVP olacaktı. Bu sebeplerden dolayı MVP’liği takım arkadaşı olan James Rodriguez’e kaptırdı… Neden yazma gereği duydum ? Bildiğiniz (veya şimdi öğrendiğiniz) gibi benim asıl işin Fransa Ligleri üzerine bahis yorumları yazmak. “Nereden çıktı bu Kolombiyalı futbolcunun analizi?” derseniz, size şu şekilde özet geçebilirim; 2011 Toulon ve 2011 U-20 Şampiyonası’nı Fransa U-20 takımı için yakından takip etmiştim. Fransa Ligi yazdığım için Mali, Senegal, Fildişi Sahilleri ve Kamerun gibi Fransa Ligi’nde görev alan genç takımları da sık sık izlemeye çalışırdım… 2011 Toulon Turnuvası’nda Fransa ve Fildişi Sahilleri iki ayrı grupta yer aldı ve sadece onların maçlarını izledim. Fransa iyi sonuçlar aldı ancak Fildişi 3 maçta 0 çekti. Portekiz, İtalya ve Kolombiya’ya yenildiler ancak en büyük farkı Kolombiya’dan yediler. Udineseli Muriel ve “yeni Monacolu” Rodriguez’in iyi oyunuyla Fildişi Sahilleri’ni 4-1 ile geçtiler. Franco o maçta kendi kalesine bir gol attı ancak şu an oldukça değerlenen Fildişi forvetleriyle boğuşarak, onları yıldırmasını bildi… O Kolombiya’yı sadece “bir kere” daha izledim; Final maçında… Fransa ve Kolombiya Bu maç beraberlikle sonuçlandı ve kupayı penaltılarla kazanan taraf Kolomiya oldu. Tarih 10 Haziran 2011’di… 30 Temmuz 2011’e gidelim; Ne tesadüftür; 2011 U-20 Şampiyonası’nda da Fransa ve Mali aynı gruba düşmüştü. “A Grubu maçlarını eksiksiz izlemek” için güzel bir sebep… Bu nedenle A Grubu’nun bir diğer takımı Kolombiya’yı da (3 maçta 9 puan toplayan lider takım) takip etme şansı yakaladım. Ve bu Kolombiya takımı Fransa’yı 4-1, Mali’yi de 2-0 ile geçerek muhteşem bir performans ortaya koymuştu… Yalan söylemeyeceğim; Eğer Kolombiya bu grupta olmasa izlemezdim ancak Fransa ve Mali maçlarından sonra hayran kaldığım için diğer maçlarını da kaçırmadım. TOP 16’da Kosta Rika’yı da yendiler (Pedro Franco’nun gol attığı bir maçtı) ve Çeyrek Final’e kaldılar. Artık tuttuğum bir takımdı Kolombiya… Ama Meksika’ya kaybedip, elendiler… Gerçi kaybetmeseler de bir sonraki rakip Brezilya olacaktı ve büyük ihtimalle o turda yine eleneceklerdi… Kısacası Kolombiya U-20 ve Pedro Franco ile olan bağımın sebebi bu… Ardından Millonarios’un Sudamericana maçlarını da takip etme şansı yakaladım. Özellikle Palmeiras ve Gremio serilerinde Millonarios ve Franco’yu çok beğenmiştim. İç sahada muhteşem bir motivasyonla oynuyorlardı ve bu takımın ateşleyicilerinden başlıcası genç Pedro Franco’ydu… Deplasmanda 3-1 kaybettikleri Palmeiras’ı iç sahada 3-0 ile geçtiler… Yetmedi… Yine deplasmanda 1-0 yenildikleri Gremio’yu da evlerinde 3-1 yenerek tur atladılar… Bunlar çok büyük başarılar ! Çünkü Palmeiras ve Gremio, Millonarios’a oranla çok çok daha büyük, köklü ve kaliteli takımlardı… Millonarios’u izlediğim en önemli 4 maçı da bunlar olarak özetleyebilirim… Kolombiya’nın gediklisi olmasam da, sizleri aydınlatabilecek kadar veriye sahip olduğumu tahmin ettiğim için bu satırları karalamak istedim. Kolombiya U-20 ve Millonarios’tan tanıdığım Pedro Franco profilini de kısaca özetledim. Umarım Beşiktaş’a, daha da önemlisi “Türk futbolundaki zihniyete” katkı sağlayan bir transfer olur. Çünkü isimlerden ziyade, projeye ihtiyaç duyan bir futbol ülkesiyiz. Sayın Zeki Önder Özen’i bu transfer dolayısıyla kutlar ve en içten duygularımla teşekkürü borç bilirim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder